Haberler,Hikayeler,İlginç Bilgiler,

    • Resmi Gönderi

    SEMAZENLERİN BAŞI NEDEN DÖNMEZ
    Semazenlerin başı neden dönmez? Bütün sır semazenlerin dönerken başlarını hafif eğmelerinde yatıyor. “Sema yaparken başa 20-25 derecelik bir eğim veriliyor. Bu eğim iç kulaktaki denge sirküler kanallarının eşit derecede uyarılmasını sağlıyor. İşte bütün sır burada.


    "Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Yöndemli, semazenlerin eğitimleri sırasında yaptıkları egzersizlerin, nöroloji ve KBB hekimlerinin uyguladığı vestibüler testlere çok benzediğini belirtiyor. “Modern tıp yöntemlerini semazenlerin 700 yıldır kullanmakta olduğunu görmek hepimizi hayrete düşürüyor.” diyen Yöndemli, semazenlerin çalışmalarından çıkarılacak derslerle otomobil ve deniz tutmasının da önlenebileceğine inanıyor. Semazenlerin yüzyıllardır ayinlerinde sergiledikleri yetenekleri hakkında ilk bilimsel çalışmayı yapan Yöndemli, kitabın ilk bölümünde Mevleviliğin adap ve ahlâk anlayışını, musiki, ruh ve beden terbiyesini ele alıyor. Yöndemli, kitabın ikinci bölümündeyse sema gösterilerine tıbbi bir bakış açısı getiriyor. Yöndemli, Türkiye’deki araştırma ve fikir hayatının cılızlığından yakınıyor. Yöndemli, “Türkiye’de Mevlevilik hakkında yayınlanan kitap sayısı 50’yi bile bulamazken, Napolyon hakkında sadece Fransa’da yayınlanan kitapların 100 bini aştığı belirtiliyor. Semazenler ABD’de ya da Avrupa’da olsaydı haklarında şimdiye kadar 50 bin cilt kitap yazılırdı. Ben konuyu daha çok kulak-burun-boğaz uzmanı olarak değerlendirdim.” diyor. "


    5200 tur döndükleri halde nasıl yorulmuyorlar?
    Semazenler Tennure adı verilen kumaştan bir elbise giyer.
    Etek biçimindeki bu elbise dönerken açılır.
    Açıldığında kumaş ile yer arasında bi potansiyel enerji oluşur.
    Ayrıca dönme sırasında açılan kumaş bir merkez kaç kuvveti kazandırır.
    Bu merkez kaç kuvveti tennurenin kapanmasını önlerken aynı zamanda dönerken yakılan enerjiyi %90 azaltır.
    Yaptığım testlerde elbise giyilmeden yapılan sema esnasında yorulma kat kat artıyor ve denge sağlanılamıyor.
    Dengeyi sağlayan kulak olsada bu konuya Tennureninde büyük katkısı war.
    Semadan önce neden Abdest alınır?
    Sema yapmadan önce abdest alınmasını her ne kadar maneviyat ve işin gereği olsada bilime bakan yönüde war.
    Abdest su ile alınır.
    Bildiğiniz üzere su vücuttaki Negatif enerjiyi alıır ve götürür.
    İşte vücuttaki bu negatif enerjinin yani - yüklü maddelerin yeri çekmemesi (zemin + yüklüdür.) için abdest almak gerekir.
    Sema yapmadan önce Abdest alınmadığında denge kaybı artıyor.

    • Resmi Gönderi

    Haydi buyrun :D  
    Neden bozulan otobüsün yolcuları bizim otobüsümüze aktarıldığında onlara mülteciymişler gibi bakarız?
    Neden lokantalarda, 'Sabahları sıcak çorba bulunur' yazar? Çorba aslında soguk mu içilir, sıcak çorba bir farklılık mıdır?
    Neden otobüste falan insanlar bir siren sesi duyunca toplu halde sesin geldigi yere bakarlar? Giden aracin ambulans,itfaiye ya da polis araci oldugunu ögrenmek insana ne kazandirir?
    Neden anket sorularında 'Fikrim yok' diye bir şık vardır? Fikri olmayan adam niye gidip fikri olmadığına dair şıkkı işaretler?
    Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye'yi bulmaya çalışırız? Millet olarak Dünya'da kaybolma kompleksimiz mi vardır?
    Neden insanlar birbirlerine sarılınca sag-sola sallanırlar?
    Neden ögrenciler ilkögretimin beşinci sınıfına kadar ögretmene 'öğretmenim' diye seslenirken altıncı sınıfta bir anda 'hocam' diye seslenmeye başlarlar?
    Neden sınavlarda '4 yanlış bir doğruyu götürür' şeklinde bir uygulama ile öğrenciler cezalandırılırlar da '4 doğru bil, bir doğru da bizden' şeklinde bir kampanya başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?
    >Neden insanlar kapalı bir alandan yağmur yağan alana çıkınca kafalarını eğerler? Yağmura duyulan saygıdan mıdır yoksa ondan tırstığımız için midir?
    Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya '10 dakika sonra dönücem' yazar, ne zaman gittiğini nasıl anlarız?
    Televizyona çıkan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanların izlediğini sanırlar ? Örn: Şu anda 70 milyon kişi bizi izliyor.
    Neden gözlerinden öperim denir? İnsan vücudunda öpülecek daha uygunsuz bir yer var mıdır? Kimse kimseyi gözünden öpmüş müdür?
    Düğünlerde neden 'Dom Dom Kurşunu' ile göbek atılmaktadır. 'Bir avcı vurdu beni, bin avcı beni yedi' gibi sözler eşliğinde kendinden geçen başka milletler var mıdır?
    Neden bazı kadınlar hem (içlerini gösteren) beyaz pantolon giyip hem de olayı örtbas! etmek için bir çaba harcarlar? Mini etek olayı da buna dahildir...
    Neden bazı kızlarımız şirin bir hayvancağız gördüklerinde 'inanmiyorum!'derler, inanılmayacak olan nedir?
    Cumartesi ve Pazartesi'nin neden kendi isimleri yoktur :fırla: :ehuehu:

    • Resmi Gönderi

    Neden maç izlerken televizyon karşısında, televizyonun içindeki futbolcu gol atacakken biz de kafamızı veya ayaklarımızı refleks olarak sağa sola veya yukarı aşağı oynatırız? :)

    • Resmi Gönderi

    :rofl: Bellimi olur hocam seker felan defanstan :thumbsup:
    Yada şoför değilseniz arabayı durdurmaya bile kalkarsinız pedalınız olmasa bile

    Ama ben o şekilde çok gol attırmışımdır fenerin maçlarında özellikle :) evde kafa atar gibi yapıp benle aynı anda fenerli futbolcunun televizyonda gol atması gibi olaylar, ama direkten felan dönerse vay halimize.

    • Resmi Gönderi

    Aileden iki anı ^^ Rahmetli
    annemden,
    Annemin herzaman anlattığı ve ''keşke yapmasaydım''dediği iki anısı.
    -Annem küçük, mezar böğründe oynuyorlar,evlerinin önünde biri var anamı çağırıyor.Hayta dedemlerin büyük birde köpekleri varmış oda durmadan havlıyormuş.Fırın yakan yengemiz(yengemizin adını unttuğum için yazamıyorum)Fadime kızım ananı bir çağırıver diyor.Oyun tatlı geliyor anneme ve üşenip gitmiyor yengenin yanına,sen gir içeri yenge çağır diyor..Fırın yakan yengemizde köpeğiniz var desede bu sefer annem''bizim köpek fırın yakana gelivermez ısırmaz diyor''Yengemiz inanıp kapıdan içeri giriyor ve büyük köpek anında saldırıyor..Annem ses gelince koşuyor,köpeğin yanına varana kadar nenem yetişiyor. Köpeğe sopayla vura vura kovalıyor ama yengemiz epey yara alıyor..
    Annem bir güzel nenemden sopa yiyor.Fırına yakan yengemiz ise ölene kadar anneme takılmış ve şakayla karışık sitem etmiş..
    -Dedemlerin koyun köpeği eniklemiş annem kendisi bir iki kere sevmiş.Çocuk olduğundan beraber büyüdükleri akrabamız olan şaval dayıma da bunu müjdelemiş.Şaval dayıma''Kadir pek güzel enikler gel bakalım'' diye götürmüş.Enikleyen köpek hem asabi olur hemde eniklerini kıskanır.Dama daha girer girmez köpek şaval dayımı altına almıp ısırmaya başlamış.Annem köpekle başa çıkamadığından dedemi çağırmaya koşa koşa eve gitmiş dedemle annem gelene kadar köpek hırsını almış zavallı dayımdan ve gitmiş eniklerin üzerine yatmış.Annem bu seferde dedemden epey dayak yemiş.Şaval dayımın da bir kış yaralarından dolayı yattığını söyler..
    Her zaman ''ah deli kafa hiç olurmu''diye hayıflanır dururdu rahmetli..

    • Resmi Gönderi

    Bir kaç ilginç sayılabilecek bilgi
    - Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu,
    - Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını,
    - Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların %23 ünün, makinenin üstüne oturup kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlar sayesinde meydana geldiğini :)
    - Yaşamın boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyeceğini
    - İdrarın zifiri karanlıkta parladığını,
    - Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini. Hapşırmayı engellemeye calışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini. Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini,
    - Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,
    - Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını,
    - Farelerin ve atların kusamadıklarını,
    1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını,
    - Çakmağın kibritten önce bulunduğunu,

    - Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu,


    Gökyüzü neden mavidir
    Gökyüzünün mavi görünmesinin (olmasının değil görünmesinin! çünkü normalde atmosferimiz daha doğrusu hava renksiz bir gazdır!) tek sebebi kırılma olayıdır.
    Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız
    ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.
    Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
    Gün batımında veya doğumunda ise güneş ışınları atmosfere eğik girdikleri için daha fazla yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yüzden daha çok ışın ve renk saçılır ve o posterlere konu olan, şahane gün doğumu ve batımını gözlemleyebiliriz. Çok az saçılmış olan kırmızı ışık ise güneşe ve ufuğa kızıl veya portakal görüntü verir.

    • Resmi Gönderi

    ÖNEMLİ BİR KONU DAHA EKLEYELİM

    Bir devrin çıkmazı,satılan camii ve mescidler


    Epey eski tarihli belgeselde,Edirne şehri tanıtılıyordu.Muhteşem Sinan eseri Selimiye camisi ve bunun gibi asırlık Osmanlı eserlerinede yer verilmiş.Lakin bu belgeselin sonuna doğru Edirne'nin İsmet İnönü tarafından ziyaret edilmesinin ardından bazı aklı selim kişiler"bu yapılar şehrin kötü görünmesine neden oluyor"diyerek,satılması yada kiraya verilmesi için hemen işe koyuluyorlar.
    Birde belge gösterildi bende kayıt ettim ve aynen yazıyorum.
    Edirne
    Evkaf müd.ne
    Edirne şehri içinde kadro harici cami ve mescitlerden tarihi ve mimari kıymeti haiz olanların,akar olarak kiraya verilmel suretiyle istifade temin edilebileceklerin ,yıkılarak enkazı satılması zaruri görülenlerin ve yerile beraber heyeti umumiyesinin paraya çevrilmesi icap edenlerin tayin ve tespiti tekerrür etmiştir.
    Bu işin maarif,nafia,evkaf müdürlerile Trakya U.Müfettişliği,Bayındırlık müşaviri veya mimarile belediye mühenalsinden mürekkep bir heyet teşkili suretiyle başarılmasımuvafık görüldüğünden faaliyete geçerek hazırlanacak üç nüsha raporun vilayete tevdilni rica ederim.
    20.6.1936 Vali O.Şahinbaş
    Eh bu kadarlada kalmamış biraz bu belge üzerinden aramamda başka başka tarihler ve satışlar çıktı.
    (Edirne'de bulunarak hizmetler vermiş yada Osmanlı devletin çeşitli kademelerinde çalışırken, ardından kalıcı eserler bırakmak istemiş devrin önemli şahsiyetleri, birçok eser yapmanın gereğini hissetmişler, bu eser yarışında birbirlerinden hiç geri kalmamışlardır. Kültürel mirasımız olan bu eserler, zamana yenik düşmüş, gerekli ilgi ve alakayı görememiş ve çoğu yıkılmıştır. Yakın zamanımıza kadar birbirleriyle eser yapmada yarışan insanların yerini, yıkılmak üzere olan bu eserleri tamir etmek şöyle dursun, haraç mezat satarak adeta yok etmek için birbirleriyle yarışan insanlar almışlardır.)


    DEVAM EDELİM


    Adurrahman Camii
    Abdurraman mahallesinde, Abdurraman Cami sokağında, ahşap çatılı ve tek minareli olarak, Edirne Kadılarından Amasyalı Mevlana Abdurrahman bin Ali tarafından 1550 yılında yaptırılmıştır. Abdurrahman Camii (Mescidi)1752 depreminden etkilenerek harab olduğu ve bir sene sonra tamirinin yapıldığı, kapı üzerindeki tarih kitabesinden anlaşılmaktadır:
    Sadr-ı Rum merhum-ı Fadıl (Fazıl) Abdurrahman benim
    Kılmış idi bu mübarek mescidi muhkem bina
    Zelzele müştedd olunca bu ibadetgah dahi
    Ser-be~hak secde olup hef'ini etdi rica
    Nazır-ı vakf-ı Şerif Şeyhü'l-İslam-ı enam
    Nazhar-i tevfık-i Hakk ya'ni ki Seyyid Murtaza
    Emri ile bir sadakat-karı mal-ı vakf ile
    Bir bina yaptı ki, hakka-etti tahsil-i rıza
    Şeş-cihatı hab olup tarihe imdad eyledi.
    Oldu ta'mir ile nev bu mescid ahsen'i bina
    (1753)
    14 yıl Edirne Kadılığında bulunana Abdurrahman Bin Seyid Ali şair, hattat, filozof ve din alimiydi. İkinci Bayezid Amasya'da Şehzade iken yanında bulunmuş ve dostluğunu kazanmıştır. Ancak Şehzadeyi olumsuz davranışlara sürüklediği Fatih Sultan Mehmet'e şikayet edilmiş ve öldürülmesi emredilmiştir. Ancak Şehzade tarafından Halep'e kaçırılmış, Sultan Bayezid Taht'a çıktıktan sonra da Edirne Kadılılığı ve Rumeli Kazaskeri görevlerini üstlenmiştir. Şeyhülislam unvanını almış ve bir yeniçeri ayaklanması sonucu emekliye ayrılmak zorunda kalmıştır.
    Cami 1893 yılında Edirne'de vali olan Abdurrahman Paşa tarafından tamir ettirildiğini ve 100 lirayı aşan masrafında halkın yardımı ile ödenildiğini Rifat Osman belirtmektedir.





    Bu caminin temlik tarikiyle satılması hakkında karar şudur:
    Karar numarası: 5
    Turgut Bezirgan, Rakkas Ali Bey, Sinan Bey, Hafız Ahmed, Veled-i Veliyyüddin, Zen-i İbrahim Paşa camilerinin arsaları ile Sıkça Murad, Hastahane caddesinde Tijtin Ağa, Soğuk çeşme caddesinde Soruca Paşa, Vize Çelebi, İbrahim Paşa, Nişancı Paşa, Emir Mescidi, Kösec Balaban, Haceği, Abdurrahman, Çokalca,Yaya Demirtaş camilerinin temliken satılmaları......
    27 Mart 1939
    Üye: Belediyeden Matbaacı Mustafa Çetinkol
    Üye: Emlaki Mil. Md. Şükrü
    Evkaf Müdürü İbrahim Kaya alp
    Bu cami, 29 numaralı kararla 2759 liraya satılmıştır.
    Alemdar Camii
    Alemdar Hasan Baba tarafından Alemdar Mahallesinde mescit olarak yaptırılmıştır. Mustafa Efendi tarafından minber konularak Camiye çevrilmiştir. Yapıldığı zaman çatısının ahşap ve tek minaresi olduğunu Ahmet Badi Efendi aktarmaktadır. Günümüzde Cami arsasında temellerinin izi bile kalmamıştır.
    Bu Cami ve arsası,
    17 numaralı ve 8 Eylül 1940 tarihli karar ile kerestecilerde köprübaşındaki Alemdar Camii minaresinin taşları satılığa çıkarılmıştır.
    28 Eylül 1940 tarihinde de cami arsası mülkiyetinin satılmasına karar verilmiştir.
    Karar numarası:78
    Nihayet 84 numaralı kararla 1940 yılında satılmıştır.
    • Resmi Gönderi


    Bir devrin çıkmazı-2 devam
    Ali Efendi Camii(Papasoğlu Mescidi)
    Ali Efendi Camii Hakkında Badi Efendi'de, Papasoğlu Ali Efendi adıyla ve bir mescit olarak verilen bu yapının; Turgut Bezirgân Mahallesi’nde İstanbul yolunda Tekkanat Köprüsü denilen mevkide son bulan sokağın sonunda büyük ağacın yanında yapıldığı ve küçük, çatısı ahşap, kiremit döşeli, minaresiz bir mescit olduğundan bahsetmektedir.
    Nakliye Taburu Binbaşısı Reşit Bey tarafından 1891 tarihinde tamir ettirilmiş ve haziresine de kahvehane inşasıyla mescide vakfetmiştir"
    Badi Efendi burasının aslında bir zaviye olarak yapıldığını ve bu yapıyı "çatısı yıkıldıktan sonra dört duvar olarak" gördüğünü yazmaktadır. Badi Efendi şunu da ekler: " Sonradan onlar da yıkılıp arsa kalmıştı."
    31 Mart 1932 ve 25 Nisan 1932 tarihli, 302 ve 309 numaralı kararlarla müzayedeye çıkarılmış; muhammen bedelinde otuz bir lira fazlasıyla 151 liraya 4 Mayıs 1932 de 313 numaralı kararla satılmıştır.

    Balaban Paşa Camii
    Cami ahşap çatılı ve tek minareli olarak Balaban Paşa mahallesinde, mahallenin de kurucusu Balaban Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mezarı da bu cami içindedir.
    Balaban Faşa Enderun-ı Hümayun'dan yetişip Menteşe ve Tokat Beylerbeyliği yapmış değerli bir ve güçlü bir şahsiyettir. Ahmet Badi Efendiye göre 1452 tarihinde vefat etmiştir.
    Bugün Camii'nin temellerinden de iz kalmamıştır. Haziresindeki taşlar kaldırım inşasında kullanılmıştır.
    1 ve 21 Ağustos 1926 tarihinde cami enkazı diye satılmasına karar verilmiştir.
    31 Ağustos 1926 da ve 246 numaralı kararla 30 lira bedelle satılmıştır. Arsası, 78 numaralı kararla 28 Eylül 1940 tarihinde satışa çıkarılmış; 88 numaralı kararla, 16 Kanunu evvel 1940 da, metre karesi 23 kuruştan Edirne Belediyesi ambar memuru ve merkez tahsildarına satılmıştır.
    Mülkiyetleri satılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 25 Eylül 1940 tarih ve 84814/215 sayılı emirleri ile satış mezuniyetleri verilip evvelce açık arttırmaya çıkarıldığı halde alıcı çıkmaması yüzünden satılamayarak kalmış olan yukarıda yazılı on dört parça cami arsası üzerinde yapılan inceleme neticesinde konulan kıymetleri hal-i hazır ve alım satım vaziyetine göre düşük görüldüğünden kezalik Genel Müdürlüğün 12.3.1942 sayılı genel yazıları uyarınca her birerlerinin hizalarında gösterilen kıymetler yeniden takdir ve tahmin kılınmış olduğundan bu bedellerle satışa çıkarılarak ihalesi 23.2.1948 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 14'te yapılmak üzere bir ay müddetle açık arttırmaya çıkarılmasına ve o suretle keyfiyetin ilanına oy birliği ile karar verildi. 22-1-1948.

    Cedid Kasım Paşa Camii
    Şimdi Sabimi Mahallesi muhtarlığı içindeki eski Güzelcebaba semtinde bulunan bu mescit, ahşap çatılı ve tek minareli olarak Cedid Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cedid Kasım paşa 1532 yılında Gelibolu'da vefat etmiş ve orada gömülmüştür.
    Bu vakıf binaların, önce son cemaat yerleri,kubbeleri, duvarları yıktırılmış, avlu duvarlarının ve minarelerinin taşları satılmış, hazireler açıkta bırakılmış; sonra bakımsızlıktan, camları, çerçeveleri ve nakilleri sırasında bütün aksamı çalınmış olduğundan harabeye döndükleri için enkazları satılıp, yıktırılmış ve nihayet sadece arsası kalmıştır.
    15 Şubat 1932 tarihli kararla yirmi gün süre ile müzayedeye çıkarılan cami enkazı 102 liradan satılmıştır. Arsasının ise 28 Eylül 1940 da (Karar No: 78) satılmasına karar verilmiştir.



    Çanaklı Camii(Turgud Bezirgan Camii)
    Eskiden Turgut Bezirgan adıyla bir mahalle olup, Defterdar Mustafa Paşa Camii yakınlarında, ahşap çatılı tek minare olarak yaptırılmıştır. Caminin bulunduğu mahalle Hoca Bali olarak anılmaktadır.
    Oral Onur, caminin yerinin tam olarak İl Halk Kütüphanesi karşısında ve bugün üzerinden asfaltın geçtiği bir alanda olduğunu belirtir. Çanaklı camii denmesine sebep olarak ta minarenin peteğinde külah kısmına yakın kuşakta çanak şeklinde çini panoların bulunması ile açıklamaktadır. Ayrıca Firuze renk çinilerin Edirne'de hiçbir camide bulunmadığını belirtmektedir.
    17 Nisan 1928 tarihinde cami taşlarının satılmasına karar verilmiş. (Karar no:694); 7 Mayıs 1928 de 724 numaralı kararla satılmıştır.
    7 Haziran 1938 tarihinde camiin arsasının satılmasına karar verilmiştir.

    Tabutlu Camii
    16.Yüzyılda Rakkas Ali Bey adını taşıyan eski bir mahalle içinde yaptırılan bu camii şimdi Yeni imaret Semti içinde kalmıştır. Aynı kişinin yaptırdığı ve çatısı ahşap olan bu mescit Tabutlu Camii olarak da anılmaktadır. Bu caminin yerine sonradan 'süvari ahırı' inşa olunmuştur.
    7 Haziran 1938'de 41 numaralı kararla açık arttırmaya çıkarılan cami 15 Eylül 1938'de 60 numaralı kararla 355 liraya satılmıştır.
    Cami arsası 25 Eylül 1939 da 32 numaralı kararla 30 liraya satılmışsa da 28 Eylül 1940'ta 78 numaralı kararla temliden satılığa çıkarılmıştır.

    Çavuş Bey Camii
    Çavuşbey Cami Horozlu Bayırı (Endüstri Meslek Lisesine inen yol) doğusunda kagir, kubbeli ve tek minareli bir camii olarak II. Murat döneminde, 1443 yılında Emir Çavuş tarafından yaptırılmıştır.
    Günümüzde haziresi tarumar edilmiştir. 78 numaralı ve 28 Eylül 1940 tarihli kararla satılığa çıkarılmıştır. Camii'nin bulunduğu yerde çıkan bir büyük yangın sonrasında gündeme gelen yol genişletmesi çalışmalarında küçük değişikliklere uğramış; ancak 1917 yıllında bir kış günü kapısı kırılarak içindeki ahşap bölümlerin tümü çalınmıştır.

    Çokalca Camii
    Karayazıcı Ahmed efendi tarafından yaptırılmıştır. Edirne'de minaresi kırmızı tuğladan yapılmış iki camiden biri bu caminin minaresidir. Diğeri Medrese Ali Bey camiidir.
    Minarenin caminin sağ köşesinden yer aldığı ve kapısının cami içine açıldığını kaynaklar aktarmaktadır. Minarenin merdivenleri yine tuğladandır; ama, üstü meşe ile kaplıdır. Bu özelliği minarenin özgün yanıdır. Çatısı ahşap ve kiremit döşeli bu caminin minaresi önce depremde büyük yara almıştır. 1913 yılı Bulgar işgalinde ise mermi isabetiyle yıkılmıştır.
    Bu caminin arsasında minaresinden kalan son parçayı ve Karayazıcı Ahmet'in mezarını görmek olanaklıdır.
    78 numaralı ve 28 Eylül 1940 tarihli kararla satılmıştır. Bu kararda ismi, Buçuktepe olarak geçmektedir.

    Kıyık Bürüncükçü Camii
    Hayırsever bir esnaf olan Bürüncükçü İsmail Ağa tarafından, ahşap çatılı ve tek minare olarak yaptırılmıştır. Camii 1834 yılında bir onarım görmüştür. 1916'dan sonra yeniden yaptırılmak üzere yıktırılmıştır. Buhuri Tarikatı Piri Şeyh Mehmet Efendinin mezarının bu cami mihrabının önünde bulunduğunu Ahmet Badi Efendi aktarmaktadır.
    Oral Onur, caminin 1959 yılında mahalle halkı tarafından tekrar yapıldığını ve bürüncükçünün de bir çeşit ipek işi yapan anlamına geldiğini aktarmaktadır.
    Bu camiin temliden satılmasına 27 Mart 1939 da karar verilmiştir.
    • Resmi Gönderi
    Bir devrin çıkmazı-3 devam
    Debbağ Hacı Halil Camii
    Yapılış tarihi kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Adı geçen cami Ahmet Badi Efendinin bildirdiğine göre, Debbağhane semtinde, ahşap çatılı ve tek minare olarak yaptırılmıştır. Edirne Bostancıbaşı Ağa zade Abdülkadir Bey tarafından 1820 yılında tamir ettirilmiştir.
    Bu caminin arsası 579 m ² si 18.12.1958'de DSİ tarafından istimlak edilmiştir.
    Batı duvarının bir kısmı 1945'te mevcut olan camii, 1928 tarihinde Tabakhanede Tabakçı Hacı Halil mahallesinde harabe cami enkazının satılması hakkında, 632 numaralı karar verilmiştir. 637 numaralı kararla 1928 de 330 liraya satılmıştır. Arsası da 12 sene sonra satılığa çıkarılmıştır.

    Dayehatun Camii
    Küçükpazar semtinde 1853 'te Telgrafhanenin kurulmasından sonra bu adı alan ve Sarayiçi' ne doğru uzanan sokağın sonlarındaydı. Çatısı ahşaptan, kurşun kaplı ve tek minareli bu camii, mescit halinde Fatih'in süt annesi Hundi Hatun tarafından 1486'da yaptırmıştır. Camiye dönüştürülmesi 1533 yılında buraya minber koyan, Kasım adında biri tarafından gerçekleştirilmiştir.
    Hicri 940 tarihli camiye ait kitabe, Edirne Müzesindedir ve Yelli Burgaz'da Kasım Ağa camii kitabesi olarak kayıtlıdır.
    Bu cami hakkında şöyle bir karar verilmiştir.
    Karar No:75-17 Eylül 1940:
    "Su işleri Müdüriyeti tarafından müteahhidine ihale olunan Bosna köyündeki su bendi için taşa ihtiyaç olduğu makam-ı vilayetten bildirilmiş olduğundan da ye Hatun ve Veled-i Veliyyüddin camilerinin duvar taşlarının satılması..."
    76 numaralı kararla 19 eylül 1940 tarihinde 50 liraya satılmıştır.




    İsmihan (Esma) Sultan Camii
    Edirne tarihçisi Rıfat Osman, bu camiyi Sultan eserleri başlığı altındaki cami grubuna sokmakta ve şunları yazmaktadır:
    " Topkapı Caddesinde Gazi Hoca Mahallesinde Sultan II. Selim'in kızı ve Sokullu Mehmet Paşa'nın karısı İsmihan (Esmehan) Sultan'ın vakfındandır" demektedir.
    İsmihan Sultan II. Selimin büyük kızı olup, dedesi Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sokullu Mehmet Paşa ile, onun ölümünden sonra ise Nişancı Feridun Paşa ile evlendirilmiştir. 1585 senesinde doğum esnasında ölmüş ve babası Sultan II. Selim'in yanına gömülmüştür.
    Zamanla yıkılan camii, 1891'de askeri inşaat komisyonu başkanı askeriyeden de aldığı yardımlarla camiyi inşa ettirmiş ve bir de minber yaptırmıştır.
    Riyaz-ı Belde-i Edirne'de Ahmet Bâdi' nin aktardığına göre Dönemin valisi Hacı izzet Paşanın da bu yeni yapım sonrasında bir kitabe yazdırdığını yine Rifat Osman'dan öğreniyoruz.
    Edirne Araştırmacılarından Oral Onur ise (Edirne Minareleri) bu caminin minaresini Edirne’deki Neo-klasik döneminin yegane örneği olarak gösterir. Bu tür minarelerin Konya'da Sultan Aziz, İstanbul'da Sultan hamam gibi camilerinden etkilendiği işaret eden Onur; bu minarelerde şerefe ve külah aralarının sütunlu; külah ve alemin ise taş yapılı olduğunu belirtir. Bu minarenin "sapasağlamken yıktırıldığını" çocukluk yıllarında var olan minarenin Şemsiyeli minare olarak adlandırıldığını ve (taşlarının) Çorlu'nun bir köyüne götürüldüğünün söylendiğini belirtmektedir.
    Ağaçpazarı caddesindeki caminin çöken sakfı (saçak), 13 Haziran 1938 tarihinde 763 numaralı kararla satılığa çıkarılmış; aynı gün 764 numaralı kararla 70 liraya satılmıştır.

    Gülbahar Hatun Camii
    Kubbesi 1751 depreminde yıkılmıştır. Badi Efendi Mescitler grubunda birkaç satırda şu bilgiyi verir: "Gülbahar Hatun Mahallesinde, Gülbahar Camii Sokağında sekizinci numaradadır. Çatısı ahşaptan olup bir minaresi vardır. Yaptıranın II Sultan Bayezid zevcesi ve Yavuz Sultan Selim'in annesi Gülbahar Hatun Sultan olduğu söylenmektedir. Yapılışı 1451 yılındadır.
    17 Ağustos 1933 de duvarının satılmasına karar verilmiş Karar No:92 ile; 98 numaralı Kararla camiin avlu duvarı, 1933 de 70 liraya satılmıştır.
    Evkaf Hey'et-i fenniyye mühendisliği raporu ile "gay-i kabil-i ta'nır" olduğu bildirilmiş olduğundan kadro harici bırakılan caminin 24 Kanunusani 1935'te satılmasına karar verilmiştir.
    K.No:7,16,18 ; 21 Mart 1935 te 22 numaralı kararla 65 liraya eski keresteci Cafer'e satılmıştır.
    28 Eylül 1940 ta bakiyesi ile arsasının ayrı ayrı satılması hakkında 78 numaralı karar verilmiştir.



    Yakın zamana kadar zar zor ulaşan mescitlerden, satılarak yok olanlar:
    Alipaşa Mescidi
    Cedid (Semiz) Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çatısı ahşap olan camii'nin, kışın abdest almak için ateşle ısınan muslukları bulunduğunu Ahmet Bâdi Efendi aktarmaktadır.
    Yapıldığı tarihte Ali paşa yakınında iken, günümüzde ise Ali Paşa çarşısı orta kapısından çıkınca karşı taraftaki tuvaletlerin üst yanındadır.
    Bu arsa, 1941 yılında 3 numaralı kararla metre karesi 20 Kuruştan satılmıştır.

    Berkukağa Mescidi
    Berkuk'un sözlük anlamı" Şeftali,kayısı,zerdali" demektir. Mescit, Kıyık'ta yaptırılmıştır. Mescidin bulunduğu bölge, aynı adla anılan bir mahalle varmış. Zamanında minaresiz ve çatısı ahşap bir mescit olarak yapılmıştır.
    Haziresinde Dar-ül hadis Müderrisi Emir Hüseyin Çelebi ile 1475'te vefat eden Abdullah adlı biri gömülüymüş.
    Mescit arsası bir tecavüzle karşı karşıya kalmış. Nalbant Ali Ağa adında biri, evinin bahçesini mescidin hazire yöndeki duvarına kadar sınırlandırmış ve arsayı işgal etmiş.
    Bu mescit ve arsası, 78 Numaralı kararla 28 Eylül 1940 tarihinde satılığa çıkarılmıştır.

    Derviş Ağa (Helvacı Baba) Mescidi
    Kim tarafından ve hangi tarihte yaptırıldığı bilinmemektedir. Taşlık Cami civarında, Araplar Mezarlığı kenarında, çatısı ahşap küçük bir mescit olarak yaptırılmıştır. Terkedilmiş ve harap olması nedeniyle 1917'de yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.
    Bu isimle satılığa çıkarılan mescid, Helvacı Baba mescididir. 118 numaralı ve 8 Teşrinisani 1937 tarihli "Derviş Abi mescidinin harab ve tehlikeli durumda olması hasebiyle satılması" hakkında infaz olunmuş; 1937 de 123 numaralı kararla 100 liraya satılmıştır. 78 no'lu kararla 28 Eylül 1940 tarihinde de arsasının temliken satılmasına karar verilmiştir.

    Sinan Bey Mescidi
    Badi Efendi bu caminin Sinan Bey adında biri tarafından
    yaptırıldığını ve tek minaresi olduğunu yazmaktadır.
    Çevresinde Ak Mescit adıyla bilinmektedir. 1877-78 Rus İşgalinde yıkılmıştır.
    15 Eylül 1938'de 60 numaralı kararla cami, 296 liraya satılmıştır.

    Emir Hüseyin Mescidi
    Yeni İmaret'ten Yıldırım'a giden yol üzerinde duvarları kâgir, çatısı ahşap, kiremit döşeli ve bir minareli mescittir. Sahibi Emir Hüseyin adında bir zat olup, yapılış tarihi bilinmemektedir.
    Cami ve minaresi devrin en güzel bir örneğidir. Minaresi tuğla taş karışımı olan bu cami içinde, 1920'li yıllarda ibadet yapıldığı araştırmacılar tarafından belirtilmektedir.

    Eskici Hamza Mescidi
    Bostanpazarı güzergâhında Abdullah Hamanın civarında olan mescidi, Araştırmacılar dört tarafı ve çatısı ahşap; minaresi olmayan küçük bir mescit olarak tanımlamaktadırlar.
    Arsası, 1940 yılında metre karesi 25 kuruştan, 87 numaralı kararla satılmıştır.





    Hacı İslam Mescidi
    Rifat Osman bu mescidin Medrese Ali Bey mahallesi civarında ve Hacı İslam Mahallesinde olduğunu belirtiyor. Bu mahalleyi Hacı İslam kurmuştur.
    Halk arasında Soğuk Çeşme Mescidi olarak isim yapan bu mescidin "çatısı ahşap, kiremit döşeli ve bir minareli harap" olduğunu konuya ilişkin kaynaklarda anlatılmaktadır.
    Köprüce bayırındaki bu mescidin diğer ismi, Soğuk çeşme mescidi'dir. 1926 da 280 numaralı kararla "Müşrif-i harab Hacı İslam mescidi ile meşrutası enkazı 120 lira muhammen bedelle müzayedeye konulmuştur.
    288 numaralı kararla 1926 da 230 liraya satılmıştır.
    28 Eylül 1940 da 78 numaralı kararla arsası satılığa çıkarılmıştır.
    • Resmi Gönderi

    Bir devrin çıkmazı 4-son
    Hadım Balaban Mescidi
    Hadım Balaban Mescidi de adıyla anılan mahallesinde yapılmıştır. Bu mahalleyi II. Bayezit döneminin ileri gelenlerinden ve saray adamlarından Hadım Balaban kurmuştur. Mahallede yaşayanların tümünün Müslüman olduğunu tarihi belgelerden aktarılmaktadır.
    Badi Efendi'de iki "Hadım Balaban Mescidi" görülür ki; burada adı geçen kişiye satılmış olanı "Hatice Sultan Sarayı Sokağı iki numara" adresiyle verilir demektedir.
    Mescidin bulunduğu sokak Hatice Sultan Sarayı Sokağı yerinde eskiden bir saray bulunduğu bilinen ye sonradan arsasına Askeri İdadi okulu {Askeri Lise) yapılan ve günümüzde Harbiye Kışlası olarak askeri hizmet veren yere, Selimiye Caddesinden sapan bir sokaktır.
    Mescit; caddeden ayrılan sokağın köşesindeydi, çatısı ahşap ve tuğladan bir minareli olarak yapılmıştır.
    Hemen Selimiye'nin bitişiğindeki konumuyla, mimari kıymeti bulunmadığından ve "köhne, yıkılmaya yüz tutmuş" görüntüsüyle, yerinde bırakılması uygun olmayan" bir yapı durumda kalmıştır.
    1928 yılında 200 liraya satılmıştır.

    Hacı Hallaç Camii(Seyfullah Bey Mescidi)
    Son yıllarda adı daha çok Bostanpazarı olarak kullanılan alanın Hasan Sezai Dergahı ile son bulan (ve eski yıllarda Kasım Paşa camii ile Tunca kenarlarını kapsayan) bölümüne Süleymaniye Küçükpazarı denmekteydi. Buradan itibaren Kirişhane'yide kaplayan yörenin Hacı Hallaç Mahallesi sınırlarında olduğunu düşünebiliyoruz.
    Ancak araştırmacılar Edirne Mahalleleri adlı çalışmasında mahalleye ilişkin şu bilgileri vermektedir: Bu mahalle Hakkaş Hacı adında biri tarafından kurulmuş ve Bâdi Efendi'nin 1529 kayıtlarında da adı (Süleyman Paşa Odaları Mahallesi) olarak geçmektedir. Mahalle halkı 1890'larla Müslümanlardan, 1920'lerle Musevilerden oluşmuş.
    Diğer yandan camiyle ilgili ilginç bir bilgi Bâdi Efendi'den gelmektedir ve bu bilgiyle Feytullah Bey Mescidi bahçesinde bir zamanlar medrese bulunduğu anlaşılmaktadır. öğrenmekteyiz.
    Haziresinde ki medresesi 1335 te yıktırılan bu camiin son cemaat mahalli enkazının müzayedeye ile satışı hakkındaki 508 numaralı ve 28 Haziran 1927 tarihli karardan, 531 numaralı kararla vazgeçilmiştir.
    23 Kanunusani 1928 de verilen 639 numaralı kararla, Kirişhanede Hacı Hallaç mahallesinde harab camii enkazı satılığa çıkarılmış ve 13 Şubat 1928 de 649 numaralı kararla 137 lira bedelle satılmıştır.

    • Resmi Gönderi

    - Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,
    demişsin ekleme yapayım bunlar yan taraflara da boyunlarını çeviremezler ki; aklınızda bulunsun, olur da tarla tapan işleri ile uğraşanlar az çok bilirler de domuz saldırısından kurtulmanın en kolay yöntemi onun kovaladığı istikamette tam ilerlerken birden kendini sağa veya sola ani manevra ile atman, böylelikle bu hayvan sağa ve sola dönüş sağlayacağı kıkırdakları olmadığı için birden dönüşler yapamıyor ve sana geri dönmesi için 100 metre kadar ilerledikten sonra manevra alıp gelmesi gerekiyor geriye dönmesi için yani. böylelikle o dönene kadar sen çoktan kaçmış oluyorsun :)

    • Resmi Gönderi

    - Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,
    demişsin ekleme yapayım bunlar yan taraflara da boyunlarını çeviremezler ki; aklınızda bulunsun, olur da tarla tapan işleri ile uğraşanlar az çok bilirler de domuz saldırısından kurtulmanın en kolay yöntemi onun kovaladığı istikamette tam ilerlerken birden kendini sağa veya sola ani manevra ile atman, böylelikle bu hayvan sağa ve sola dönüş sağlayacağı kıkırdakları olmadığı için birden dönüşler yapamıyor ve sana geri dönmesi için 100 metre kadar ilerledikten sonra manevra alıp gelmesi gerekiyor geriye dönmesi için yani. böylelikle o dönene kadar sen çoktan kaçmış oluyorsun :)

    Bir avcı arkadaşta demişti bunu..İyi oldu eklemen hocam :thumbup:

    • Resmi Gönderi

    Bu defa bir video..Sivrisineğin yavaşlatılmış kanat sesi sonunda,bir normal yavaş dinleyin,ayarlardan bir tık daha dusurun birde öyle dinleyin


    Harici İçerik www.youtube.com
    Dış kaynaklardan gömülen içerik, izniniz olmadan görüntülenmeyecektir.
    Harici içeriğin etkinleştirilmesi yoluyla, kişisel verilerin üçüncü şahıs platformlarına aktarılabileceğini kabul edersiniz. Gizlilik politikamızda bununla ilgili daha fazla bilgi verdik.