Taşımaya devam
5 Tem 2017+4
Az yazalım bakalım
Eski bir kış masalı anlatalım..Masal dedik lakin masal değil..Sene 70 li yıllar ama ayrıntıyı tam bilemedim..Bir kış 15 tatili için epey meşakkatle ben ve ablam babamın gönlünü ederek köye gitmek için yola çıktık.
Eh araçlar da o zamanlar konfor momfor hak getire ..Koltuklar sallanır,araba sallanır.Yanın da konuşanı duyamazdın gürültüden ve meşhur 302 araçları...Vay anam babam vay hala o yolculuklarımız gitmez gözümün önünden..Yazı bir başka kışı bir başka olurdu..
Nereye gidiyorsunuz bu kış kıyamette? denilince ,cevap köye Afyon!a , bir serzeniş ile-yav yanınıza battaniye alsaydınız diyen çok olurdu.Vallah arabada donardık varana kadar.
Yazmassam olmaz birde üzerimize düşen eşyalar,ıvır zıvırlar olurdu.Yolcu bagajı sözde..Önde lastik raflar dandik,sallantıdan eşyalar patır kütür göktaşı gibi düşerlerdi yerlere.Lastik neyi tutar ki zaten esnemişte esnemiş,eskimiş.
Araç durduğunda bir koşturmaca başlardı öne arkaya doğru.Önde oturanın eşyası arkaya arkadakin eşyası öne kaya kaya giderdi
O sene Kulaya kadar vardık ama ben hala beyaz örtü görememiştim..Epey canım sıkıldı ve sağa sola bakarken uyumuşum..Bir sallantıyla uyandım araç durmuştu..O anı hiç unutamam ablam bilerek uyandırmamış..Kar tipi fırtına ne ararsan burada..Fırladım araçtan diğer yolcularla indim epey karda debelendim..Bir müddet sonra yola devam ettik ve aheste aheste köyümüze ulaştık..Eskiden anayol köyümüzün iiçinden geçerdi yolculuk ulaşım bizim için iyiydi.Gece geç saatte de olsa köyde inmek nimetti..Zamanla oluşan kazalar ve en son bir çocuğun ölümü yolu köyün dışına aldırdı..
Dedem vefat etmiş ama nenem sağdı ve onun yanına gittik.Nenemin evi iki göz ve odunluktan ibaretti..Daha doğrusu kendi yurdunu satmışlar ve evlerinin bitişiğin de bulunan dedemin köy odasını eve dönüştürmüşlerdi..
Sevimli bir oda küçük pencereler..Yere oturunca dahi dışarısı görünürdü,geniş bir alana bakardı görüş mesafesi geniş olduğundan oturmak bile zevkti çünkü Üç yol duve gece gündüz giden gelen çok olurdu..
İlk gün kuzinenin sıcaklığı nenemin sevecenliği ve neşesiyle geç saatlere kadar oturduk.Benim sohbete he ya gibi bir katkım olmazdı çünkü hem erkektim hemde yaş olarak küçüktüm..Bende tek neşe kaynağı tepsiyle önüme konan çaydı..Verdim gözüne bitene kadar içtim çinko demlikten
Nenemi yazmadan olmaz..Nenem orta boylu ama yaşı dolayısıyla beli eğik dururdu..Belinden ölesiye kuşağı hiç çıkmadı desem yeridir,dedemde kullanırdı kuşak.Kaç metreydi bilmem her zaman beline sarardı nenem ve dedem.
Yzünde kırışıkları bol beyaz tenli gözleri çakır güleç bir kadındı..Dişleri önde 2-3 tane kalmıştı ve onun gülüşü efsaneydi bana.Gülerken arkasına kaykılır ve sadece tıkır tıkır sesler çıkarırdı.Arada öksürüğe tutulur hem güler hemde bize kızardı "sakalı ağarasıca,yaşiyesice"demeyi de ihmal etmezdi,en kötü laflarıydı bunlar..
Nenem yatalım dediğin de saat yine gözüme ilişti .. Her zaman köye gittiğim de o saat gözüme batardı ve sormazdım neyin nesi bu? diye..Tek zilli cam ve galvanizle çerçeveli bir kutusu olan saatti.Lakin zamanı nasıldı hiç bilemedim o yıllar da..Sabah nenem "kalkın öğle oldu"dediğin de saat sabahın körünü gösterirdi Sonradan öğrendim tabiki nasıl bir zaman ölçüsü olduğunu..
Alaturka saat öğrenmişler eskiden ve o gelenek devam etmişti nenemler de..Asıl o saatte önemli olan namaz saatlerini kaçırmamak,sapmamak.Saat 12 gösterir akşam olurdu mesela.Zaten güneşin battığın da 12 yi gösterirdi..
Babam zaten ezani saat gibi birşey derdi..Hep ayarlanır ve kurulurdu..Gün uzarken ileri kısalırken geri alınırdı..Bazıları kulaktan kulağa bazıları varsa takvimlerin talmatlarına uyarlardı.Bir dakika ileri iki dakika ileri.yada ayarlanmaz denirse ellenmezdi..Yazdıkça ne kadar yaşım olduğu aklıma düştü yav
Tarhanayı ve çayı içip evimize yollandık..Ama geri gelecek nenemle yatacaktık,yanlız kalmayacaktı..Kendi evimiz de herşey hazırdı sadece soba yakılacak,ev temizlenecekti..Ablamla sabah eve vardık yine kar yağmaya devam ediyordu.Lakin ılık bir hava olduğundan yağan eriyor yollar da çamur deryası oluyordu.Şimdiki gibi değildi yollar köyde.Toprak işte tükürsen çamur olur misali..
Eve ilk girişim de hemen bahçemizin sonuna koşmak oldu.Bahçe duvarımızın arkası yokuş olduğundan köyün benim gibi gereksizleri orada kayık kayarlardı.Curcuna hiç bizim orada eksik olmazdı..Gecenin köründe bile kayık kayan bulunur sesler köye yayılırdı.
İlk 2-3 gün pek yağsada kar tutmadı eridi..Ama sonra verdi mübarek gözüne gözüne hem soğudu hem şiddetlendi..Doldurdu heryeri o sene,her gün yağıyordu zaten..Ben her sabah nenemden vın kendi evimize gelir takım taklavatı ayarlar evin arkasına atlardım.Arkadaşım çoktu ve zaten köyde eğlence kışın oydu kimse kimseye karışmaz güle oynaya vakit geçirirdik...Ben her gün hem slanır hem kururdum..Evde pişirirdim içene kadar yün çorapları bazen sobanın yanına asardım bazende güneş gören yere koyardım.O senem güzel geçti çünkü hem kar vardı hemde beni frenleyecek kimse yoktu..Birde yağıştan dolayı tatili uzattılar ve köyde 1 aya yakın kaldık ablamla..
Yazarız yine bir kaç eski püskü hatıra..Bu kadar ettik yeter
6 Tem 2017+2
Evet geldi
rahmetli babam sağdan soldan arkadaş,yolcu çağırır üşenmeden
pişirmeye bayılırdı..İmam olduğundan çevresin de hep birileri olurdu..Çayı pişirirdi kendisi ama bizler de kaçacak delik arardı.Anam o işe bulaşmazdı çünkü restini çekmişti"hey herif bidene uşak yetmiyor sana,sen iş görme "derdi
Babam tüpü önüne istediğin de,çoktan bu girdaba kapılmış sayılırdınız.Hiç durmadan birşeyler ister dururdu.Onu götür bunu getir,şu oraya bu beriye diye devamlı birşeyler ettirirdi bizlere.
Babamın kopyası birde rahmetli amcam vardı..İkiside etli butlu ve küçük boylulardı..İkiside imam ve sakallıydılar.Şapkaları bile aynıydı.Ama aynı olmayan birşeyler her zaman olurdu ve amcam uçan sinekten yağ çıkaracak kadar tutumluydu.Babam da tam aksine saldım çayıra mevlam kayıra modundaydı..Bir ara babam çayı avucuyla demliğe boca edince"gapbecik baban tüccar mı*o attığın çayla orduya demlenir"demişti.
Amcam çayın demine bakar açık diyenlerede yol gösterirdi"be adam o taraftan demmi belli olur,bu tarafa tutup bakacaksın"der ve karanlık tarafa bardağı tutardı..
Çok yokluk görmüş eski insanlar..Dedem ve nenem rahmetli çok anlatırdı yokluk günlerini..Evde bol olan bir şeyi de yine tutucu davranarak kullanırlardı..Psikoloji sanırım "ya biterse"olayına dayanıyordu.
Onlarında büyükleri demekki zor kıtlık zamanların da yaşamış ve öyle davranmayı düstur edinmişlerdi.
Neyse babamın hizmetinde ben koşardım çayında çoğunu içerdim..Gözüm demlik ve içenlerde olurdu..Arada fazla içmek için su katardım çaya..Fazla içmek için iyi bir yöntemdi
7 Tem 2017+2
Az eskilerden yazalım,
Dedem rahmetli zamanının en mugallit adamıymış..Bizi tanıyan yaşları müsait olanlar anlatırlardı dedemi..Hayta derlerdi dedeme..Yani bizde hayta işi gücü olmayan,boş beleş,neşeli, gırgır, tembel say say bitmez..Bu kişilere hayta derlerdi..Dedem anamın anlattığına göre lakabı sadece haytaydı ve çok neşeli,şakacı biriydi..İşi ise çok ama çok çeşitliymiş.Her türlü iş görür evini de hiç darda bırakmazmış.Zamanın da un,yağ kıtlığında bile dedem iyi un alır ve ekmeklerini o unla ederlermiş.Anam yatılı kaldığı arkadaşın da,yemek yememiş karnım toktu diyor.Oranın büyüklerinden birisi "haytanın kızı o bizim ekmeğimizi yemez,onlar buğday unu kullanırlar"demiş.Velhasıl onlardaki un ya kepekten,ya arpadan ekmekmiş demekki..Şimdi kepek moda ama saf kepek bilenler olursa eski değmenlerden aynen ağaç talaşına yakın çıkardı,yenmesi ise mecburiyettenmiş..
Dedem hayvan alır satarmış,ağaçtan küçük eşyalar (kaşık,nalın,bişirgeç,annat,tırmık)yapar satarmış..Birde boyhane derler bizde arpa ezmeye yarar..Hayvan yemi için arpa ezilir ve o işi edermiş.O boyhane ve tek beygiri hatırlarım.Bir havuz ve içinde büyük dişli bir değirmen taşını dönerek bir hayvanın çektiği tertibat diyelim..
Dedem bir akşam namazından önce camiileri dolaşıp "bilmem ne yemeği var şu odaya gelin"diyerek ahaliye duyuru yapmış..Her camiye yakın köy odaları olur ve hala köy odaları bizim orada faaldir.
Neyse camiilerden çıkan cemaat yollanmış denilen odalara..Dedem her odada bulunan çok büyük olan sofraları almış önlerine koymuş..Bu işi birkaç odada yapmış..Millet davetli ya evlerine yemeğe gitmediler ve odada yemek yiyecekler güya
Her oda bönünde boş sofrayla beklemişte beklemiiş,ne gelen var ne giden,ne yemek var ne su misali..Zaman epey olunca "yahu yatsı ezanı olacak bu hayta davet etti gitti,bakalım öbür odalara"diye yollanmışlar..Her odada aynı terane okununca ve daveti yapanda dedem olunca makaraya sarıldıklarını anlamış ve evlerine dağılmışlar...
Yine bir oda sohbetinde bir arkadaşı "evde kaz pişiriyorlar" demiş,dedem de "getir de yiyelim" diye laf dokundurmuş..Bir diğer arkadaşı ise" bizde de şepit ediyorlar" demiş..Bizde şepitlerin üzerine kazın suyu dökülerek yenir ve tirit denir.Sonrada üzerine cila olacak şekilde bütün kaz parçalanır ekmeksiz sadece o yenir..Kaz eti lezzetlidir..
Dedem "kızdırmayın bak gider alırım kazı ve şepitleri" demiş.Arakadaşı "benim hanım benden habersiz iğne vermez" deyince,öbürü de erkek ya "benimki de" demiş..Dedem gülmüş ve düşmüş yola..
İddia kaz ve şepitleri hayta odaya getirecek..Önce kaz pişen evin kapısını hareretli bir şekil de çalmış,evin hanımı alel acele açmış kapıyı dedem"kaz pişmedimi?odada senin herif ve misafirler kaz bekliyorlar"demiş..Kadın "mamıtağa valla daha pişmedi ki"demiş dedem"al gel sen eşşeğin b... yesinler pis herifler,habersiz gelmeselerdi"diye veryansın edip kazı almış..Odaya kazı bırakıp şepit edilen eve dalmış aheyecanla "hadi gız daha bitmedimi kazı odaya götrdüm,millet şepit bekliyor,senin herifin misafirleri var"demiş..Kadıncağız "dayı valla daha 10-15 anca oldu haberim yoktu"diye eklemiş..Dedem"boş verrr gızım buldukları kadar yesinler"diye şepitleri de odaya uçurmuş..İddia kazanılmış ve kaybeden iki arkadaş tarafından odaya,helva,fıstık,şeker alınmış yenmek için..Kaz ve şepitler geri evlerine yollanmış