Whisper tarafından yazılan gönderiler

    FileKiller

    Adındanda anlaşıldığı gibi dosya öldürücü bir uygulama olarak geliştirilen FileKiller bilgisayarınızda bulunan ve başka kişilerin hiçbir şekilde eline geçmesini istemediğiniz programları güvenli bir şekilde kaldırmak için kullanabileceğiniz ücretsiz ve küçük bir uygulama.
    Arkada hiçbir iz bırakmadan veri kurtarma, dosya kurtarma yazılımlarının bile geri getirememesini sağlamak için kullanabileceğiniz FileKiller sabit diskiniz üzerindeki dosyalara ait verileri tamamen ortadan kaldırarak güvenli dosya silme işlemleri gerçekleştirmenize olanak sağlıyor.

    https://www.tamindir.com/filekiller/

    Bu köşeye uygundur sanırım "destanlar" Duyduğumuz ama pek okumadığımız destanlar,
    Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde "destan" terimi birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır. Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve manzum hikâyeler, Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma veya mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal,tarihi, acıklı veya gülünç olayları tahkiye tekniği ile çeşitli uslûplarla aktaran nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını , gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve çeşitli olay ve nesnelerle ilgili sebeb açıklayan ve Batı Edebiyatında "epope" terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde "destan" adı ile anılmaktadır. Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikayeleridir. Destanlar bütün bir milletin ortak mücadelesini ortak değerler, kurallar, anlamlar bütünlüğü içinde yorumladığı ve yaşatıldığı toplumun geçmişini ve geleceğini temsil ettiği için dünya edebiyatının en ülkücü eserleri olarak kabul edilirler. Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler. Destanlarda tarihi olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının istek, beklenti ,doğruları ve değerleri ile idealleştirilir, eski hatıralarla birleştirilerek tarihî gerçekmiş gibi anlatılırlar.Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü , hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır. Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşcılık yanında verdiği sözde durma , acizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma, yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve kabullerdir. Türk destanları,kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı, Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebeb açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır. ilk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanlarından Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadır.Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, epizot, hatıra, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır.

    Türk tarihine anahatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. ilk anayurt olan Orta Asya hiç bir zaman terkedilmemiştir. Türk halkları ilk anayurt olan Orta Asya'dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve bugün yedi Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukda ve çeşitli devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır. Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır. Bu sebeble Türk destanları da tarihî ve coğrafî çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak çeşitlenmiştir. Türk destanları, anahatlarıyla kültür dâirelerine, kronolojik ve içinde teşekkül ettikleri veya muhafaza edildikleri siyâsî birliklere göre şöyle sınıflandırılmaktadırlar:
    İlk Türk Destanları

    1.Altay - Yakut
    Yaradılış Destanı
    2.Sakalar Dönemi
    a.Alp Er Tunga Destanı
    b.şu Destanı
    3.Hun Dönemi
    Oğuz Kağan Destanı
    4.Köktürk Dönemi
    a.Bozkurt Destanı
    b.Ergenekon Destanı
    5.Uygur Dönemi
    a. Türeyiş Destanı
    b. Göç Destanı

    İslamiyetin Kabulunden Sonraki Türk Destanları :

    1.Karahanlı Dönemi
    Satuk Buğra Han Destanı
    2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi
    Manas
    3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi
    Cengiz-name
    4.Tatar-Kırım
    Timur ve Edige Destanları
    5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri
    a. Seyid Battal Gazi Destanı
    b. Danişmend Gazi Destanı
    c.Köroğlu Destanı

    Türk Kozmogonisi-Yaradılış Destanı:

    Altaylardan Verbitskiy'in derlediği yaradılış destanı özetle şöyledir: Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Tanrı Ülgen bu uçsuz bucaksız dünyada durmadan uçuyordu. Göklerden gelen bir ses Tanrı Ülgen'e denizden çıkan taşı tutmasını söyledi. Göğün emri ile oturacak yer bulan Tanrı Ülgen artık yaratma zamanı geldi diye düşünerek şöyle dedi :
    Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım

    Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım
    Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayımş
    Su içinde yaşayan Ak Ana,su yüzünde göründü ve Tanrı Ülgen'e şöyle dedi :
    Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren :
    De ki hep," yaptım oldu " başka bir şey söyleme.
    Hele yaratır iken,"yaptım olmadı" deme.
    Ak Ana bunları söyledi ve kayboldu. Tanrı Ülgen'in kulağından bu buyruk hiç gitmedi . insana da bu öğüdü iletmekten bıkmadı : " Dinleyin ey insanlar, varı yok demeyin. Varlığa yok deyip de, yok olup da gitmeyiniz." Tanrı Ülgen yere bakarak : " Yaratılsın yer!" Göğe bakarak "Yaratılsın Gök!" Bu buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış. Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş.Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandı şire'ye balıkları denetleme görevi vermiş. Tanrı Ülgen, dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya güneşe değen etekleri dünyaya değmeğen büyük Altın Dağın başına geçip oturmuş.Dünya altı günde yaratılmışdı, yedinci günde ise Tanrı Ülgen uyumuş kalmışdı. Uyandığında neler yarattım diye baktı: Ayla güneşden başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmıştı. Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil gördü" insanoğlu bu olsun, insana olsun baba." dedi ve toprak üstündeki kil birden insan oldu. Tanrı Ülgen bu ilk insana "Erlik" adını verdi ve onu kardeşi kabul etti. Ancak Erlik'in yüreği kıskançlık ve hırsla doluydu. Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkelendi.

    Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan yedi insan yarattı. Erlik'in yarattığı dünyaya zarar vereceğini düşünerek insanı korumak üzere Mandışire adlı bir kahraman yarattıktan sonra yedi insanın kulaklarından üfleyerek can, burunlarından üfleyerek başlarına akıl verdi.Tanrı Ülgen insanları idare etmek üzere May-Tere'yi yarattı ve onu insanoğlunun başına han yaptı. Yakut'lardan (Saka) derlenen yaradılış efsaneleri de Altay yardılış destanının yakın varyantı niteliğindedir . XIX.yüzyıl'da derlenen bu efsanelerin çeşitli din ve kültürlerin etkilerini taşıdıkları düşünülmektedir.

    Alp Er Tunga

    Sakalar dönemine âit Alp Er Tunga ve şu olmak üzere iki destan tesbit edilmiştir. Alp Er Tunga, M.Ö. VII. yüzyılda yaşamış kahraman ve çok sevilen bir Saka hükümdarıdır. Alp Er Tunga Orta Asya'daki bütün Türk boylarını birleştirerek hâkimiyeti altına almış daha sonra Kafkasları aşarak Anadolu Suriye ve Mısır'ı fethetmiş ve Saka devletini kurmuştur. Alp Er Tunga'nın hayatı savaşlarla geçmiştir. Uzun süre mücadele ettiği iranlı Medlerin hükümdarı Keyhusrev 'in davetinde hile ile öldürülmüştür. Alp Er Tunga ile iranlı Med hükümdarları arasındaki bu mücadelelerin hatıraları uzun asırlar hem Türkler hem iranlılar arasında yaşatılmıştır. Alp Er Tunga, Asur kaynaklarında Maduva, Heredot'ta Madyes, iran ve islâm kaynaklarında Efrasyab adlarıyla anılmaktadır.

    Orhun Yazıtlarında "Dokuz Oğuzlar" arasında "Er Tunga" adına yapılan "yuğ" merasiminden söz edilmektedir. Turfan şehrinin batısında bulunan "Bezegelik" mabedinin duvarında da Alp Er Tunga'nın kanlı resmi bulunmaktadır. "Divan ü Lügat-it Türk" ün yazarı Kaşgarlı Mahmud'a ve " Kutadgu Bilig" yazarı Yusuf Has Hacip'e göre "Alp Er Tunga" iran destanı "şehname" deki büyük ve efsanevî Turan hükümdarı "Efrasiyab"dır. Divan ü Lûgat-it Türk'de Turan hükümdarlığının merkezi olarak "Kaşgar" şehri gösterilmektedir. islâmiyeti kabul etmiş olan Karahanlı devleti hükümdarları da kendilerinin "Efrasyap" sülalesinden geldiklerine inanmışlar ve bunu ifade etmişlerdir. Moğol tarihçisi Cüveyni de Uygur devletinin hükümdarlarının da Efrasyap soyundan olduğunu yazmaktadır. şecere-i Terakime'ye göre Selçuklu Sultanları kendilerini Efrasyab soyundan kabul ederlerdi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğıinin dağılmasından sonra iletişim kurmak imkânı bulduğumuz ve Rusların Yakut adını verdiği Türk gurup aslında kendilerine Saka dediklerini söylemişlerdir. Tarih içinde kaybolduğunu düşündüğümüz Saka Türklerinin az da olsa bir bölümünün bugün hayatiyetlerini sürdürmeleri pek çok meselenin yeniden araştırılarak doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olabilecektir.Tarihçi Mesudî de M.S. 7. yüzyılın başındaki Köktürk hakanının "Efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır. Bütün bu bilgilerden hareketle "Tunga Alp" le ilgili efsanelerin Kök Türklerden önce doğu ve orta Tiyanşan alanında yaşayan Türkler arasında meydana geldiğini ve bu destanın daha sonraları Kök Türk ve Uygurlar arasında yaşayarak devam ettiğini göstermektedir.Alp Er Tunga destanının metni bu güne ulaşamamıştır. Bir kısmından yukarıda bahsettiğimiz kaynaklarda bu değerli Saka hükümdarı ve kahramanı hakkında bilgiler ve bir de sagu (ağıt) tesbit edilmiştir:

    Alp Er Tunga Öldü mü
    Dünya sahipsiz kaldı mı
    Korkak öcünü aldı mı
    şimdi yürek yırtılır

    Felek yarar gözetti
    Gizli tuzak uzattı
    Beğlerbeyini kaptı
    Kaçsa nasıl kurtulur

    Erler :sibirya kurdu: gibi uludular
    Hıçkırıp yaka yırttılar
    Acı seslerle bağırdılar
    Ağlamaktan gözleri kapandı

    Beğler atlarını yordular
    Kaygı onları durdurdu
    Benizleri yüzleri sarardı
    Safran sürülmüş gibi oldular

    Kutadgu Bilig'de "Alp Er Tunga" hakkında şu bilgi verilmektedir: " Eğer dikkat edersen görürsün ki dünya beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir. Bu Türk beyleri arasında adı meşhur ikbali açık olanı Tonga Alp Er idi. O yüksek bilgiye ve çok faziletlere sahip idi. Ne seçkin, ne yüksek, ne yiğit adam idi ; zaten âlemde ferasetli insan bu dünyaya hâkim olur. iranlılar ona Efrasiyap derler; bu Efrasiyap akınlar hazırlayıp ülkeler zaptetmiştir. Dünyaya hâkim olmak ve onu idare etmek için pek çok fazilet, akıl ve bilgi lâzımdır. iranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir.Kitapta olmasa onu kim tanırdı." Bugünkü bilgilerimize göre Alp Er Tunga ile ilgili en geniş bilgi iran destanı şehname'de tesbit edilmiştir. şehname'nin başlıca konularından biri iran -Turan savaşlarıdır. Bu destana göre en büyük Turan kahramanı önce şehzade sonra hükümdar olan Efrasyap'tır.şehname'deki Alp Er Tunga ile ilgili bilgiler şöyle özetlenebilir:

    "Turan şehzadesi Efrasyap babasının isteği üzerine iran'a harp açtı. iki ordu Dihistan'da karşılaştılar.Boyu servi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli olan Efrasyap, iranlı'ları yendi. iran padişahı Efrasyap'a esir düştü. iran'ın ilk intikamını o zaman iran'a bağlı olan Kabil Padişahı Zal aldı. Zal başarılı olmasına rağmen iran şahının öldürülmesini engelleyemedi. Efrasyab iran'ı ele geçirmek için yeni bir savaş açtı. iran'ın yetiştirdiği en büyük kahramanlardan Zal oğlu Rüstem Efrasyab'ın üzerine yürüdü.. Efrasyab ile Zal oğlu Rüstem arasında bitmez tükenmez savaşlar yapıldı. iran tahtında bulunan Keykâvus, hem oğlu Siyavuş'u hem de Zal oğlu Rüstem'i darılttı. Siyavuş Efrasyap'a sığındı . Siyavuş'un Turan'da bulunduğu sırada evlendiği Türk beyi Piran'ın kızından bir oğlu oldu. Siyavuş oğluna babası Keyhusrev'in adını verdi. Efrasyab uzun yıllar Turan'da hükümdarlık etti. iran'lılar Siyavuş'un oğlu Keyhusrev'i kaçırarark iran tahtına oturttular. Keyhusrev Zaloğlu Rüstem'le işbirliği yaptı ve Turan ordularını yendi. Keyhusrev ile Efrasyap defalarca savaştılar. Sonunda ordusuz kalan Efrasyap Keyhusrev'in adamları tarafından öldürüldü. şehname'de Efrasyap adıyla anılan Turan hükümdarı Alp Er Tunga'nın iran hükümdarlarına sık sık yenildiği anlatılmaktadır. Ancak iran Turan savaşlarında iran hükümdarları sürekli değişmiş ı4o yıl yaşadığı rivayet edilen Alp Er Tunga ise mücadeleye devam etmiştir. Bu durum Efrasyap'ın başarısız olmadığını gösterir. Gerçek destan metni bulunduğu takdirde bu destanla ilgili daha sağlıklı değerlendirmeler yapılabilir görüşündeyim.

    Şu Destanı :

    Şu destanı M.Ö. 330-327 yıllarındaki olaylarla bağlantılıdır. Bu tarihlerde Makedonyalı iskender, iran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmişti. Bu dönemde Saka hükümdarının adı şu idi. Bu Destan Türklerin iskender'le mücadelelerini ve geriye çekilmeleri anlatımaktadır. Doğuya çekilmeyen 22 ailenin Türkmen adıyla anılmaları ile ilgili sebeb açıklayıcı bir efsane de bu destan içinde yer almaktadır. Kaşgarlı Mahmud Divan ü Lügat-it Türk'de iskender'den Zülkarneyn olarak bahsetmektedir.Destanın tesbit edilebilen kısa metni şöyle özetlenebilir: iskender, Türk memleketlerini almak üzere harekete geçtiğinde Türkistan'da hükümdar şu isminde bir gençti. iskender'in gelip geçici bir akın düzenlediğine inanıyordu.Bu sebeble de iskender'le savaşmak yerine doğuya çekilmeği uygun bulmuştu. iskender'in yaklaştığı haberi gelince kendisi önde halkı da onu izleyerek doğuya doğru yol aldılar. Yirmi iki aile yurtlarını bırakmak istemedikleri için doğuya gidenlere katılmadılar. Giden gurubun izlerini takip ederek onlara katılmaya çalışan iki kişi bu 22 kişiye rastladı. Bunlar birbirleriyle görüşüp tartıştılar. 22 kişi bu iki kişiye: "Erler iskender gelip geçici bir kişidir. Nasıl olsa gelip geçer , o sürekli bir yerde kalamaz. Kal aç" dediler. Bekle , eğlen, dur anlamına gelen "Kalaç" bu iki kişinin soyundan gelen Türk boyunun adı oldu. iskender Türk yurtlarına geldiğinde bu 22 kişiyi gördü ve Türk'e benziyor anlamında " Türk maned " dedi.Türkmenlerin ataları bu 22 kişidir ve isimleri de iskender'in yukarıdaki sözünden kaynaklanmıştır. Aslında Türkmenler, Kalaçlarla birlikte 24 boydur ama Kalaçlar kendilerini ayrı kabul ederler. Hükümdar şu Uygurların yanına gitti. Uygurlar gece baskını yaparak iskender'in öncülerini bozguna uğrattılar.Sonra iskender ile şu barıştılar. iskender Uygur şehirlerini yaptırdı ve geri döndü. Hükümdar şu da Balasagun'a dönerek bugün şu adıyla anılan şehri yaptırdı ve buraya bir tılsım koydurttu. Bugün de leylekler bu şehrin karşısına kadar gelir, fakat şehri geçip gidemezler. Bu tılsımın etkisi hâlâ sürmektedir.

    Bu destana göre iskender Türkistan'a geldiğinde Türkmenlerin dışındaki Türkler doğuya çekilmişlerdi. iskender Türkistanda mukavemetle karşılaşmamış bu sebeble de ilerlememiştir. Büyük ölçüde çadırlarda yaşayan Türkler iskender'in seferinden sonra şehirler kurmuş ve yerleşik hayatı geliştirmişlerdir.

    Hun - Oğuz Destanı :

    Oğuz Kağan destanı M.Ö. 209-174 tarihleri arasında hükümdarlık yapmış olan Hun hükümdarı Mete'nin hayatı etrafında şekillenmiştir. Bütün Türk destanlarında olduğu gibi bu destanın da ilk şekli günümüze ulaşmamıştır. Bugün, elimizde Oğuz destanının üç varyantı bulunmaktadır. XIII ile XVI yüzyıllar arasında Uygur harfleriyle yazılmış ve islâmiyetten önceki inancı yansıtan varyantın ilk örneği temsil ettiği kabul edilebilir. XIV. yüzyıl başında yazıldığı bilinen Reşîdeddîn'in Câmiüt-Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça Oğuz Kağan Destanı islâmî varyantların ilkini temsil etmektedir. Oğuz Kağan Destanının üçüncü varyantı ise XVII. yüzyılda Ebü'l-Gazî Bahadır Han tarafından Türkmenler arasındaki sözlü rivayetlerden ve önceki yazmalardan faydalanarak yazılmıştır.

    Oğuz Kağan Destanının islâmiyet Öncesi Rivayeti Ay Kağan'ın yüzü gök , ağzı ateş, gözleri elâ ,saçları ve kaşları kara perilerden daha güzel bir oğlu oldu. Bu çocuk annesinden ilk sütü emdikten sonra konuştu ve çiğ et ,çorba ve şarap istedi.Kırk gün sonra büyüdü ve yürüdü. Ayakları öküz ayağı , beli :sibirya kurdu: beli, omuzları samur omzu, göğsü ayı göğsü gibiydi. Vücudu baştan aşağı tüylüydü. At sürüleri güder ve avlanırdı. Oğuz'un yaşadığı yerde çok büyük bir orman vardı. Bu ormanda çok büyük ve güçlü bir gergedan yaşıyordu. Bir canavar gibi olan bu gergedan at sürülerini ve insanları yiyordu. Oğuz cesur bir adamdı. Günlerden bir gün bu gergadanı avlamağa karar verdi. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanını aldı ve ormana gitti. Bir geyik avladı ve onu söğüt dalı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın geyiği almış olduğunu gördü. Daha sonra Oğuz, avladığı bir ayıyı altın kuşağı ile ağaca bağladı ve gitti. Tan ağarırken geldiğinde gergedanın ayıyı da aldığını gördü. Bu sefer kendisi ağacın altında bekledi. Gergedan geldi ve başı ile Oğuz'un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile gergedanı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti. Gergedanın barsaklarını yiyen ala doğanı da oku ile öldürdü ve başını kesti. Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı. Gökten bir gök ışık indi. Güneşden ve aydan daha parlaktı. Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu. Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu.Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi. Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler. Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü. Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu. Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kızı sevdi ve onunla evlendi. Günlerden gecelerden sonra Oğuz'un bu kızdan da üç oğlu oldu. Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular.

    Oğuz Kağan büyük bir toy(şenlik) verdi. Kırk masa ve kırk sıra yaptırdı.Çeşit çeşit yemekler,şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler.Toydan sonra Beylere ve halka Oğuz Kağan şunları söyledi:
    Ben sizlere kağan oldum
    Alalım yay ile kalkan
    Nişan olsun bize buyan
    Bozkurt olsun bize uran
    Av yerinde yürüsün kulan
    Dana deniz, daha müren
    Güneş bayrak gök kurıkan

    Oğuz Kağan bu toydan sonra dünyanın dört bir tarafına elçilerle şu mektubu gönderdi:" Ben Uygurların kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olmam gerekir. Sizden itaat dilerim. Kim benim emirlerime baş eğerse, hediyelerini kabul eder ve onu dost edinirim. Kim baş eğmezse, gazaba gelirim. Onu düşman sayarım. Onunla savaşır ve yok ettiririm". Yine o zamanlarda sağ yanda bulunan Altun Kağan, Oğuz Kağan'a pek çok altın gümüş ve değerli taşlar hediye etti ve ona itaat ederek dostluk kurdu. Oğuz Kağanın sol yanında ise askerleri ve şehirleri çok olan Urum Kağan vardı. Urum Kağan Oğuz Kağanı dinlemezdi. Oğuz Kağan'ın isteklerini gene kabul etmedi. Oğuz Kağan gazaba geldi, bayrağını açtı ve askerleriyle birlikte Urum Kağana doğru yürüdü.Kırk gün sonra Buz Dağ'ın eteklerine geldi. Çadırını kurdurdu ve sessizce uyudu. Tan ağarınca Oğuz Kağanın çadırına güneş gibi bir ışık girdi.O ışıktan gök tüylü gök yeleli büyük bir erkek :sibirya kurdu: çıktı. Kurt: " Ey Oğuz, sen Urum üzerine yürümek istiyorsun; Ey Oğuz ben senin önünde yürüyeceğim."dedi. Bunun üzerine Oğuz çadırını toplattırdı ve ordusuyla birlikte kurdu izlediler. Gök tüylü gök yeleli büyük erkek :sibirya kurdu: itil Müren denizi yakınındaki Kara dağın eteğinde durdu. Urum Hanın ordusu ile Oğuz Kağanın ordusu arasında büyük savaş oldu. Oğuz Kağan savaşı kazandı, Urum Hanın hanlığını ve halkını aldı.Oğuz Kağan ve askerleri Gök tüylü ve gök yeleli kurdu izleyerek itil ırmağına geldiler. Oğuz Kağan'ın beylerinden Uluğ Ordu bey itil ırmağını geçmek için ağaçlardan sal yaptı ve böylece karşıya geçtiler. Oğuz'un bu buluş hoşuna gittiği için bu Uluğ Ordu Bey'e "Kıpçak" adını verdi. Gök tüylü gök yeleli kurdu izleyerek yeniden yola devam ettiler. Oğuz Kağan'ın çok sevdiği alaca atı Buz Dağa kaçtı. Oğuz Kağanın çok üzüldüğünü gören kahraman beylerinden biri Buz Dağa çıktı ve dokuz gün sonra alaca atı bularak geri döndü. Oğuz Kağan atını ve karlarla örtünmüş kahraman beyi görünce çok sevindi. Atını getiren bu beye: " Sen buradaki beylere baş ol. Senin adın ebediyen Karluk olsun." dedi. Bir süre ilerledikten sonra gök tüylü ve gök yeleli erkek :sibirya kurdu: durdu. Çürçet yurdu adı verilen bu yerde Çürçetlerin kağanı ve halkı Oğuz Kağana boyun eğmeyince büyük savaş oldu. Oğuz Kağan, Çürçet Kağını yendi ve halkını kendisine bağladı. Oğuz Kağan, ordusunun önünde yürüyen bu gök tüylü gök yeleli erkek kurdla Hint, Tangut, Suriye, güneyde Barkan gibi pek çok yeri savaşarak kazandı ve yurduna kattı. Düşmanları üzüldü, dostları sevindi. Pek çok ganimet ve atla evine döndü. Günlerden bir gün Oğuz Kağanın tecrübeli bilge veziri Uluğ Bey rüyasında bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Altın yay gün doğusundan gün batısına kadar uzanıyordu. Üç gümüş ok da kuzeye doğru gidiyordu.Oğuz Kağan bu rüyayı dinleyince yurdunu oğulları arasında paylaştırdı.

    Köktürk Destanı

    Köktürklerle ilgili tesbit edilen destanın iki farklı rivayeti bulunmaktadır. Çin kaynaklarında tesbit edilen varyant "Bozkurt", Ebü'l-Gâzi Bahadır Han tarafından tesbit edilen varyant şecere-i Türk'te ise "Ergenekon" adıyla verilmiştir.

    Ergenekon Destanı

    Moğol ilinde Oğuz Han soyundan il Han'ın hükümdarlığı sırasında Tatarların hükümdarı Sevinç Han Moğol ülkesine savaş açtı. ilhan'ın idaresindeki orduyu Kırgızlar ve diğer boylardan da yardım alarak yendi. ilhanın ülkesindeki herkesi öldürdüler. Yalnız il Han'ınn küçük oğlu Kıyan ve eşi ile yeğeni Nüküz ile eşi kaçıp kurtulmayı başardılar.Düşmanın, onları bulamayacağı bir yere gitmeğe karar verdiler. Yabanî koyunların yürüdüğü bir yolu izleyerek yüksek bir dağıda dar bir geçite vardılar. Bu geçitten geçerek içinde akar sular,pınarlar, çeşitli bitkiler, çayırlar, meyva ağaçları, çeşitli avların bulunduğu bir yere gelince Tanrıya şükrettiler ve burada kalmağa karar verdiler. Dağın doruğu olan bu yere dağ kemeri anlamında "Ergene" kelimesiyle "dik" anlamındaki "Kon" kelimesini birleştirerek "Ergenekon" adını verdiler. Kıyan ve Nüküz'ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldılarki Ergenekon'a sığamadılar.Atalarının buraya geldiği geçitin yeri unutulmuştu.Ergenekon'un çevresindeki dağlarda geçit aradılar. Bir demirci, dağın demir kısmı eritirlerse yol açılabileceğini söyledi. Demirin bulunduğu yere bir sıra odun, bir sıra kömür dizdiler ve ateşi yaktılar. Yetmiş yere koydukları yetmiş körükle hep birden körüklediler.Demir eridi, yüklü bir deve geçecek kadar yer açıldı.ilhan'ın soyundan gelen Türkler yeniden güçlenmiş olarak eski yurtlarına döndüler, atalarının intikamını aldılar. Egenekondan çıktıkları gün olan 21 martta her yıl bayram yaptılar. Bu bayramda bir demir parçasını kızdırırlar, demir kıpkırmızı olunca önce Hakan daha sonra beyler demiri örsün üstüne koyarak döğerler. Bugün hem yeniden özgür hem de bahar bayramı olarak hala kutlanmaktadır.

    Uygur Destanları
    Uygurlara âit Türeyiş ve Göç isimli iki destan parçası tesbit edilmiştir.Türeyiş parçası Çin kaynaklarından Göç ise hem Çin hem iran kaynaklarında bulunmaktadır.
    Türeyiş Destanı

    Eski Hun beylerinden birinin çok güzel iki kızı vardı. Bu bey kızları ile ancak Tanrıların evlenebileceğini düşünüyordu. Bu sebeble ülkesinin kuzey tarafında yüksek bir kule yaptırarak iki güzel kızını Tanrılarla evlenmek üzere buraya yerleştirdi. Bir süre sonra kuleye gelen bir kurdun Tanrı olduğu düşüncesiyle kızlar bu kurtla evlendiler. Bu evlenmeden doğan Dokuz Oğuzların sesi :sibirya kurdu: sesine benzerdi.

    Göç Destanı

    Uygurların yurdunda "Hulin" isimli bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak çıkardı. Bir gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilâhi bir ışık indi. iki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkkatle izlediler. Ağacın gövdesinde şişkinlik oluştu, ilâhi ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu. Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü. Bu ülkenin halkı bu çocukları büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar oldu. Ülke zengin halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tiğin isimli bir prens hükümdar oldu. Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için Oğlu Galı Tigini bir Çin prensesi ile evlendirmeğe karar verdi. Çinliler , prensese karşılık hükümdardan Tanrı dağının eteğindeki Kutlu Dağ adını taşıyan kayayı istediler. Gali Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı götürmek için kayanın etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin'e taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Gali Tigin öldü. Kıtlık ve kuraklık oldu . Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar.

    Buraya kadar kısaca tanıtmağa çalıştığımız Türklerin ilk dönem edebî eserleri olan Yaratılış, Alp Er Tunga, şu, Oğuz Kağan, Ergenekon, Türeyiş ve Göç destanları bugünkü bütün Türk Cumhuriyet ve Topluluklarının ortak destanları olarak kabul edilmektedir. Büyük bir ihtimalle XV. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen "Dede Korkut Hikâyeleri" nin Hun-Oğuz Destan dâiresinden ayrılmış destan parçası olduğu görüşü oldukça yaygındır. Dede Korkut Hikâyeleri ve bu hikâyelerin hem anlatıcısı hem de kahramanlarından biri olan Dede Korkut bütün Türk dünyasında ortak olarak tanınan sözlü ve yazılı gelenekte yaşatılan önemli eserlerden biridir. Türklerin X. yüzyılda büyük kitleler halinde islâmiyeti kabul etmelerinden ve Oğuzların büyük bir bölümünün batıya bugünkü Anadolu topraklarına göçmelerinden sonra gerek Orta Asyada gerek Anadolu , Balkanlar ve Orta Doğuda, Türkler farklı siyasî birlikler içinde yaşamışlardır. X. yüzyıldan sonra teşekkül eden destanlardan Köroğlu dışındakiler Türk topluluk ve guruplarının iletişimleri ölçüsünde yaygınlaşmıştır. Köroğlu destanı XVI. yüzyılda Anadolu'da teşekkül etmiş ve hemen hemen bütün Türk dünyası tarafından benimsenmiş ve çeşitlenerek yaşatılmaktadır.

    İslâmiyetin Kabulünden Sonraki Türk Destanları Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han X. yüzyılda islâmiyeti resmen devlet dini olarak kabul etmiştir. islâmiyetten sonra ilk teşekkül eden destan da bu hükümdarın islâmiyeti kabul ve yaymak için yaptığı mücadelelerin efsanelerle zenginleştirilerek anlatımıyla doğmuştur. Bu destanın bir elyazmasında bulunan metni kısaca şöyle özetlenebilir :

    Satuk Buğra Han Destanı
    Hz. Muhammed kanatlı atı Burak'ın sırtında göklere yükseldiği "Mirâc Gecesinde" gök katlarında kendinden önceki peygamberleri görür. Bunlar arasında birini tanıyamaz ve Cebrail'e bunun kim olduğunu sorar.
    Cebrail :
    " Bu peygamber değildir. Bu sizin ölümünüzden üç asır sonra dünyaya inecek olan bir ruhtur. Türkistan'da sizin dininizi yayacak olan bu ruh " Abdülkerim Satuk Buğra Han" adını alacaktır." Hz. Muhammed yeryüzüne döndükten sonra hergün islâmiyeti Türk ülkesine yayacak olan bu insan için dua etti. Hz. Muhammed'in arkadaşları da bu ruhu görmek istediler. Hz. Muhammed dua etti. Başlarında Türk başlıkları bulunan silâhlı, kırk atlı göründü. Satuk Buğra Han ve arkadaşları selâm verip uzaklaştılar. Bu olaydan üç asır sonra Satuk Buğra Han, Kaşgar Sultanının oğlu olarak dünyaya geldi. Satuk Buğra Hanın doğduğu gün yer sarsılmış, mevsim kış olduğu halde bahçeler , çayırlar çiçeklerle örtülmüştü. Falcılar bu çocuğun büyüyünce müslüman olacağını söyleyerek öldürülmesini isterler. Satuk Buğra Hanı, annesi : " Müslüman olduğu zaman öldürürsünüz." diyerek ölümden kurtarır.

    Satuk Buğra Han ı2 yaşında arkadaşlarıyla birlikte ava çıkmağa başlar. Avda oldukları günlerden birinde kaçan bir tavşanın arkasından hızla koşarken arkadaşlarından uzaklaşır. Kaçan tavşan durur ve bir ihtiyar insan görünümü kazanır.Satuk Buğra Han'ın sonradan Hızır olduğunu anladığı bu yaşlı kişi ona müslüman olmasını öğütler ve islâmiyeti anlatır. Satuk Buğra, Kaşgar hükümdarı olan amcasından islâmiyeti kabul etmesini ister. Kaşgar Hanı, müslüman olmayacağını söyler. Satuk Buğra Han'ın işaretiyle yer yarılır ve hükümdar toprağa gömülür. Satuk Buğra Han hükümdar olur ve bütün Türk ülkeleri onun idaresinde islâmiyeti kabul ederler. Satuk Buğra Han, ömrünü müslümanlığı yaymak için mücadele ile geçirmiştir. Menkabelere göre Satuk Buğra Han'ın düşmana uzatıldığında kırk adım uzayan bir kılıcı varmış ve savaşırken etrafına ateşler saçıyormuş. 96 yaşında Tanrıdan davet almış bu sebeble Kaşgar'a dönmüş ve hastalanarak burada ölmüştür.

    Manas Destanı
    Kırgız Türkleri arasında doğan Manas destanı Kazak-Kırgız Türk kültür dâiresi içinde bugün de bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bu destanın XI ile XII. yüzyıllarda meydana geldiği düşünülmektedir. Destanın kahramanı Manas da, Oğuz Kağan destanının islâmî rivayetindeki ve Satuk Buğra Han gibi islâmiyeti yaymak için mücadele eden bir kahramandır. Böyle olmakla beraber Manas destanında islâmiyet öncesi Türk kültür , inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. Bazı varyantları 4oo.ooo mısra olan Manas destanı Türk-Bozkır medeniyetinin Kazak -Kırgız dâiresinin kültür belgeseli niteliğindedir.

    Cengiz-nâme
    Ortaasya'da yaşayan Türk boyları arasında XIII. yüzyılda doğup gelişmiştir. Cengiznâme Moğol hükümdarı Cengiz'in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile ilgili olarak Cengiz'in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından meydana getirilmiştir. Orta Asya'da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. Cengiz-nâme'de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır. Cengiz, Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı'nın çocuğu olarak doğar. Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. XVII. yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü'l Gâzi Bahadır Han, "şecere-i Türk" adlı eserinde "Cengiz-Nâme"nin ı7 varyantını tesbit ettiğini söylemektedir. Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya'daki Türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir. Orta Asya Türkleri, Cengiz'i islâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir. Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun sevilmemesinde etkili olmuştur. Moğolların Anadoluya saldırgan biçimde gelip ortalığı yakıp yıkmaları, Bağdat'ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk'in Yıldırım Beyazıd'la sebebsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz'in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine sebeb olmuştur. Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türkler'in hafıza ve gönüllerinde yer almamıştır. "Cengiz-Nâme"nin Orta Asya Türkleri arasında bir diğer adı da " Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han"dır.

    Edige
    Bu destanda XIII yüzyılda Hazar denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular tarafından yıkılışı anlatılmaktadır. Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır'a atfen verilmiştir. Edige Mirza Bahadır'ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler, ölümünden sonra XV. yüzyılda destan haline getirilmiştir. 1820'yılından itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay, Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dtünya görüşünü temsil eden burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği içinde yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır. Osmanlı sahasında destandan hikâyeye geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda tesbit edilen Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de bulunmaktadır.

    Battal-Nâme
    Bu destanın kahramanı Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş bir Arap savaşcısıdır. Asıl destan, VIII. yüzyılda, Emevî'lerin hırıstıyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş Abdullah isimli bir kişiyle ilgili olarak doğmuştur. Battal arapça kahraman demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvanlardır. Türklerin müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçimi yazıya geçirilmiştir. Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almıştır.Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman hem çok bilgili, çok dindar ve cömertdir. Müslümünlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. " Aşkar Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Arap, Fars ve Türklerin X-XX. yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak islâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yaşayan Türk guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır.

    Dânişmendnâme
    Anadolunun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, X11. yüzyılda sözlü olarak şekillenen X111. yüzyılda yazıya geçirilen islâmî Türk destanlarındandır. Danişmendnâme'de hikâye edilen olayların tarihi gerçeklere uygunluğu, kahramanlarının yaşamış Türk beyleri olmalarından, Anadolu coğrafyasının gerçek isimleriyle anılmasından dolayı uzun süre tarih kitabı olarak nitelendirilmiştir. Köroğlu metni destan adıyla anılmakla ve bazı destanî niteliklere de sahib olmakla birlikte XX. yüzyılda Anadolu'dan derlenen örnekleri daha çok halk hikâyesi geleneğine yakındır. Anadolu'da hikâyeci âşıklar tarafından 24 kol halinde anlatılan hikâyesinin özeti kısaca şöyledir :

    Köroğlu Destanı
    Bolu beyi, güvendiği seyislerinden biri olan Yusuf'a : " Çok hünerli ve değerli bir at bul ." emrini verir. Seyis Yusuf, uzun süre Bolu beyinin isteğine uygun bir at arar. Büyüdüklerinde istenen niteliklere sahip olacağına inandığı iki tay bulur ve bunları satın alır. Bolu beyi bu zayıf tayları görünce çok kızar ve seyis Yusuf'un gözlerine mil çekilmesini emreder. Gözleri kör edilen ve işinden kovulan Yusuf, sıska taylarla birlikte evine döner. Oğlu Ruşen Ali'ye verdiği talimatlarla tayları büyütür. Babası kör olduğu için Köroğlu takma adıyla anılan Ruşen Ali, babasının isteğine göre atları yetiştirir. Taylardan biri olağanüstü bir at haline gelir ve Kırat adı verilir. Kırat da destan kahramanı Köroğlu kadar ünlenir. Seyis Yusuf, Bolu beyinden intikam almak için gözlerini açacak ve onu güçlü kılacak üç sihirli köpüğü içmek üzere oğlu ile birlikte pınara gider. Ancak, Köroğlu babasına getirmesi gereken bu köpükleri kendisi içer, yiğitlik, şâirlik ve sonsuz güç kazanır. Babası kaderine rıza gösterir ancak oğluna mutlaka intikamını almasını söyler. Köroğlu Çamlıbel'e yerleşir, çevresine yiğitler toplar ve babasının intikamını alır. Hayatını yoksul ve çaresizlere yardım ederek geçirir. Halk inancına göre silâh icat edilince mertlik bozuldu demiş kırklara karışmıştır. Çeşitli dönemlere ve farklı siyâsî birlikler sahip Türk gurubları arasında tesbit edilen Türk destanlarının kısaca tanıtımı ve özeti bu kadardır. Bu destan metinleri incelendiğinde hepsinde ilk Türk destanı Oğuz Kağan destanının izleri bulunduğu görülür.
    (alıntıdır)

    Osmanlı Kronolojisi
    1299- 1300 Osmanli tarihinin baslamasi
    1302 Osman Gazi'nin Koyunhisari Zaferi
    1302 III. Alaeddin Keykubad'in ölümü
    1320 Yunus Emre'nin ölümü
    1324 Orhan Gazi'nin tahta geçisi
    1326 Bursa'nin fethi
    1331 Iznik'in fethi
    1331 Ilk Osmanli medresesinin, Iznik'te kurulmasi
    1346 Orhan Gazi'nin evliligi ve Bizans ile ittifaki
    1354 Gelibolu'nun fethi
    1362 Orhan Gazi'nin vefati ve I. Murat'in tahta çikisi
    1366 Gelibolu'nun elden çikis
    1371 Çirmen Zaferi
    1376 Bulgar Kralligi'nin Osmanli hakimiyetini kabulü
    1377 Gelibolu'nun Osmanlilar'a iadesi
    1385 - 1386 Nis ve Sofya'nin alinisi
    1389 I. Kosova Zaferi
    1389 I. Murat'in sehadeti, Yildirim Bayezid'in tahta cikisi
    1390 Karaman Seferi, Konya'nin muhasarasi
    1390 Gelibolu tersanesi'nin insasi
    1396 Nigbolu Zaferi
    1397 - 1398 Akçay Zaferi ve Karaman'in Osmanli hakimiyetini kabulü
    1398 Karadeniz beyliklerinin ilhaki
    1400 Bursa'da I. Bayezid tarafindan Ulu Cami'nin yaptirilmasi; Ilk Osmanli Darü's-sifa'sinin Yildirim Bayezid tarafindan insa edilmesi
    1402 Ankara bozgunu ve Yildirim Bayezid'in esareti
    1411 Çelebi Mehmed'in tahta çikisi
    1413 I. Mehmed'in duruma hakim olup devleti yeniden kurusu
    1416 Osmanli-Venedik Deniz Muharebesi ve Sulhü, Seyh Bedreddin isyani
    1416 Macar Seferi
    1417 Avlonya'nin fethi
    1418 - 1420 Samsun bölgesinin zapti
    1421 Çelebi Mehmed'in ölümü ve II. Murad'in cülusu
    1425 Molla Fenari'nin ilk Seyhülislam olarak tayini
    1425 - 1426 Teke Beyligi'nin intikali
    1427 - 1428 Germiyan Beyligi'nin intikali
    1429 Seyh Hamdullah'in Amasya'da dogusu
    1430 Selanik'in fethi
    1432 Fatih Sultan Mehmed'in dogumu
    1434 Edirne'de II. Murad tarafindan Muradiye Camii'nin yaptirilmasi
    1439 Semendire'nin alinisi
    1440 Basarisiz Belgrad kusatmasi
    1444 Segedin Sulhü
    1444 II. Murat'in tahttan çekilisi, II. Mehmed'in cülusu ve Varna zaferi
    1445 II. Mehmed'in tahttan çekilisi ve II. Murad'in ikinci defa cülusu
    1447 Edirne'de II. Murad tarafindan Üç Serefeli Camii'nin yaptirilmasi
    1448 II. Kosova Zaferi
    1451 II. Murad'in ölümü ve II. Mehmed'in ikinci defa cülusu
    1453 Istanbul'un fethi
    1453 Ayasofya'nin camiye çevrilmesi
    1458 - 1460 Mora'nin ele geçirilisi
    1461 Trabzon Rum Imparatorlugu'nun sonu
    1463 Osmanli-Venedik Savasi'nin baslamasi
    1466 II. Mehmed'in Arnavut seferi
    1468 Karamanogullari'nin sonu
    1468 II. Mehmed tarafindan Istanbul'da Topkapi Sarayi'nin tesisi
    1470 Egriboz'un alinisi
    1472 Topkapi Sarayinin insasi
    1473 Otlukbeli Zaferi : Osmanli Akkoyunlu mücadelesi
    1475 Kirim'in Osmanli tabiiyetine girisi
    1481 II. Mehmed'in vefati ve II. Bayezid'in tahta çikisi
    1484 Kili ve Akkirman'in fethi
    1484 - 1488 Edirne'de Hayreddin'in II. Bayezid'in Külliyesi'ni insasi
    1485 Osmanli-Memlük mücadelesinin baslamasi
    1488 Sultan II. Bayezid tarafindan Edirne'de Bayezid Darü's-sifasi'nin yapimi
    1491 Osmanli-Memlük Barisi
    1492 Ispanya'dan çikarilan Yahudiler'in de Osmanli Devleti'nin himayesine girmesi
    1495 Macarlarla mütareke, Cem Sultan'in ölümü, Sehzade Süleyman'in dogumu
    1499 Venedik Harbi
    1499 Inebahti'nin alinisi
    1499 Preveze baskini
    1500 Modon, Navarin ve Koron'un alinisi
    1500 - 1505 Istanbul'da Yakub Sah B. Sultan Sah'in II. Bayezid'in Külliyesi'ni insasi
    1502 Venedikle sulh
    1509 Istanbul'da kiyamet-i sugra (küçük kiyamet) zelzelesi
    1511 Sahkulu Baba Tekeli isyani, Sehzade Selim Hareketi
    1512 II. Bayezid'in tahttan çekilisi, I. Selim'in cülusu
    1512 Anadolu Türk edebiyatinda ilk Sehrengiz örnegini yazan Mesihi'nin ölümü; Selim döneminden I. Ahmed dönemine kadar olan dönemi ihtiva eden devre.
    1514 Çaldiran Zaferi, Tebriz'e giris
    1516 Misir Seferi ve Mercidabik Zaferi
    1517 Ridaniye Zaferi ve Kahire'ye giris
    1517 Haliç'te tersane yapiminin tamamlanmasi
    1517 Piri Reis'in Misir'da Sultan Selim'e ilk dünya haritasini sunmasi
    1519 Cezayir'in iltihaki
    1520 I. Selim'in vefati, I. Süleyman'in cülusu
    1521 Belgrad'in fethi
    1522 Kanuni Sultan Süleyman'in validesi, Yavuz Sultan Selim'in esi Ayse Hafsa Sultan tarafindan Manisa'da bimaristan insa edilmesi
    1522 Rodos adasinin ilhaki
    1525 Yeniçeri isyani
    1525 Seyhülislam Zembili Ali Efendi'nin ölümü
    1526 Mohaç Zaferi
    1527 Bosna'nin fethi'nin tamamlanmasi
    1528 Piri Reis'in Kanuni Sultan Süleyman'a ikinci dünya haritasini takdim etmesi
    1529 Viyana kusatmasi, Budin'in istirdadi, Barbaros'un Marsilya'ya çikmasi
    1530 - 1540 Divan-i Selimi'nin yazilmasi
    1530 - 1588 Sinan'in imparatorlugun bas mimari olarak faaliyet göstermesi
    1532 Alaman Seferi
    1533 - 1534 Barbaros'un Osmanli hizmetine girisi ve Cezayir beylerbeyligine tayini
    1536 Veziriazam Ibrahim Pasa'nin idami
    1538 Preveze Zaferi
    1543 Estergon'un ve Istolni Belgrad'in fethi
    1547 San'a'nin fethi
    1550 Süleymaniye Külliyesi'nin insaasi
    1551 Trablusgarb'in fethi
    1553 Piri Reis'in ölümü
    1555 Ilk Osmanli-Iran antlasmasi : Amasya Müsalahasi
    1557 Dokuzuncu Akdeniz seferi, Fas'in fethi
    1559 Sehzade Bayezid ile Selim'in Konya Savasi ve Bayezid'in yenilerek Iran'a siginmasi
    1566 Kanuni Sultan Süleyman'in son seferi : Sigetvar ve Sultanin vefati, II. Selim'in cülusu
    1574 Bugday Zaferi
    1574 Tunus'un fethi
    1574 Selimiye'nin açilisi ve II. Selim'in vefati ve III. Murad'in cülusu
    1575 Edirne'de Sinan eliyle II. Selim için Selimiye Camii'nin insasi
    1578 Osmanli-Iran Savasi'nin baslamasi
    1580 Istanbul Rasadhanesi'nin yiktirilmasi
    1583 Mesale Zaferi
    1585 Tebriz'in alinisi
    1590 Osmanli-Iran Antlasmasi
    1593 Osmanli-Habsburg Savaslari
    1595 Estergon'un düsüsü
    1595 III.Murad'in vefati, III. Mehmed'in cülusu
    1596 Egri Kalesi'nin alinisi ve Haçova Zaferi
    1600 Sikke tashihi
    1601 Kanije Zaferi
    1603 Osmani-Iran Savasi'nin baslamasi
    1603 III. Mehmed'in vefati, I. Ahmed'in cülusu
    1612 Osmanli-Iran Antlasmasi
    1615 Iran Savasi'nin yeniden baslamasi
    1617 I. Mustafa'nin cülusu
    1617 Istanbul'da Mehmed Aga tarafindan Sultan Ahmed Camii'nin insasi
    1618 I. Mustafa'nin hal'I ve II. Osman'in cülusu
    1621 II. Osman'in Lehistan seferine çikisi (Hotin seferi)
    1622 II. Osman'in katli ve I. Mustafa'nin yeniden tahta çikisi
    1623 I. Mustafa'nin tahttan indirilip IV. Murad'in cülusu
    1634 Ilk Seyhülislam katli (Ahizade Hüseyin Efendi)
    1635 IV. Murad'in Revan seferine çikisi
    1638 Bagdat Seferi ve Bagdat'in alinisi
    1639 Osmanli-Iran sulhü : Kasrisirin Antlasmasi
    1640 IV. Murad'in ölümü, Ibrahim'in tahta çikisi, sikke tashihi
    1642 Hafiz Osman'in Istanbul'da dogusu
    1645 Girit seferinin açilisi, Hanya'nin alinisi
    1648 Kandiye kusatmasi
    1650 Osmanli musikisi eserlerinin ilk notali tesbiti (Ali Ufki'nin eseri)
    1656 Çanakkale Bogazi'nin Venedik ablukasi altina alinmasi
    1656 Köprülüler devrinin baslamasi
    1660 Varad Kalesi'nin alinisi
    1663 Uyvar seferi, Uyvar'in fethi
    1664 St. Gotthard bozgunu ve Vasvar Antlasmasi
    1669 Kandiye'nin alinisi, Girit'in tamamiyla Osmanli hakimiyetine girisi
    1672 Lehistan seferi, Kamaniçe'nin alinisi
    1672 Bucas Antlasmasi
    1676 Osmanli-Lehistan sulhü : Zorawna Antlasmasi
    1682 Osmanli-Rus Antlasmasi
    1682 Seyahatname'nin yazari Evliya Çelebi'nin ölümü
    1683 II. Viyana kusatmasi ve büyük bozgun
    1685 Saraydaki altin ve gümüsten sikke basimi
    1687 IV. Mehmed'in tahttan indirilmesi, II. Süleyman'in cülusu
    1687 Egri kalesinin düsüsü
    1688 Belgrad'in elden çikisi
    1690 Kanije kalesinin düsüsü
    1690 Belgrad'in geri alinisi
    1691 II. Ahmed'in tahta çikisi
    1695 II. Ahmed'in ölümü
    1695 II. Mustafa'nin cülusu, Malikane sisteminin uygulanmaya baslanmasi
    1699 Karlofça Antlasmasinin imzalanmasi
    1700 Ruslar'la Istanbul Antlasmasi'nin imzalanmasi
    1702 Müneccimbasi Ahmed Dede b. Lütfullah'in ölümü
    1703 III. Ahmed'in tahta çikisi
    1703 "Tugrali" altin paranin piyasaya çikarilmasi
    1711 Prut Zaferi ve Barisi
    1711 Ridvan b. Abdullah el-Razzaz el-Feleke'nin ölümü
    1715 Venedik'e savas açilmasi ve Mora Seferi
    1716 Osmanli-Avusturya Savasi, Varadin bozgunu, Temasvar'in elden çikisi
    1718 Pasarofça Antlasmasi
    1720 Istanbul'da devlet tarafindan bir ipekli imalathanesinin kurulmasi
    1720 III. Ahmed için tasvirleri Levni tarafindan yapilan Surname-i Vehbi
    1721 Çelebi Mehmed Efendi'nin sefaret vazifesiyle Fransa'ya gidisi
    1723 Iran seferinin üç cepheli olarak açilisi
    1724 - 1725 Azerbaycan harekati, Tebriz ve Cence'nin alinisi
    1726 Ibrahim Müteferikka tarafindan ilk Türk matbaasinin kurulusu
    1730 Yanyali Mehmed Esad b. Ali b. Osman'in ölümü
    1732 Osmanli-Iran barisi
    1736 Osmanli-Avusturya-Rus Savaslari
    1736 Abdullah b. Ebi Bekr b. Süleyman el-Marasi'nin ölümü
    1739 Belgrad Antlasmasi
    1742 Ömer Sifai'nin ölümü
    1743 Osmanli-Iran Savasi'nin yeniden hizlanmasi
    1746 Osmanli-Iran barisi
    1748 - 1755 Istanbul'da I. Mahmud ve III. Osman tarafindan Nuruosmaniye Camii'nin insa ettirilmesi
    1754 I. Mahmud'un ölümü, III. Osman'in cülusu
    1757 III. Osman'in ölümü, III. Mustafa'nin cülusu
    1758 Mustafa Rakim'in Ünye'de dogusu
    1768 Osmanli-Rus Savasi'nin baslamasi
    1771 Kirim'in isgali
    1774 Sür'at Topçulari Ocagi'nin kurulmasi
    1783 Rusya'nin Kirim'i ilhaki
    8 Ocak 1784 Osmanli Devleti'nin Rusya'nin Kirim'i ilhakini bir "sened" ile resmen tanimasi
    17 Agustos 1787 Osmanli-Rus Savasi'nin ilani
    1789 Özi Kalesi'nin Ruslar tarafindan zapti
    1789 I. Abdülhamid'in ölümü ve III. Selim'in tahta çikmasi
    11 Temmuz 1789 Osmanli-Isveç ittifaki
    1790 Osmanli-Prusya ittifaki
    1790 Yergögü Mütarekesi
    1791 Avusturya ve Osmanli Devleti arasindaki son savasin bitirilmesi. Zistovi Antlasmasi
    1791 Rus Savasi'nin sonu. Kalas Mütarekesi
    1792 Nizam-i Cedid hareketinin baslamasi
    10 Ocak 1792 Kirim'in Rusya'ya birakilmasi, Yas Antlasmasi
    1793 Nizam-i Cedid Ordusu'nun Kurulusu, Zahire Nezareti'nin kurulmasi
    1795 Lehistan'in Avrupa haritasindan silinmesi
    1797 Paris, Viyana ve Berlin'de daimi elçilikler ihdasi
    1797 Venedik Devleti'nin ortadan kaldirilmasi
    1798 Fransa'ya karsi Osmanli-Rus ittifaki, ve Fransa'ya savas ilani
    1799 Napolyon'un Akka'da Cezzar Ahmed Pasa tarafindan maglup edilmesi
    1799 Napolyon'un Fransa'ya dönmesi, Misir'in isgalinin devami
    1800 Rus ve Osmanli kuvvetlerinin Yedi Ada Cumhuriyeti'ni kurmalari
    1801 Misir'in tahliyesine dair mütareke
    1802 Fransiz ve Ingiliz gemilerinin kendi bayraklari altinda Karadeniz'e çikmalarina müsaade edilmesi
    1802 Paris Antlasmasi. Fransa ile baris
    1804 Sirp isyanlarinin baslamasi
    1805 Osmanli Devleti'nin Napolyon'un "Imparator" unvanini tanimasi
    1805 Beykoz Çuka ve Kagit Fabrikasi'nin faaliyete geçmesi
    1805 Mehmed Ali Pasa'nin Misir'a vali olarak tayini
    1806 Nizam-i Cedid'in basarisizligi ve gerilemesi. Ikinci Edirne Vak'asi 1806 Osmanli-Rus Savasi
    1806 Memleketeyn 'in Rusya tarafindan isgal edilmesi
    1807 Ingiltere'nin Rusya'nin yaninda Osmanli savasina istiraki ve Ingiliz filosunun Istanbul önlerine gelmesi, Ingiliz filosunun Iskenderiye'ye saldirmasi ve Mehmed Ali tarafindan maglup edilmesi
    1807 Nizam-i Cedid'e karsi ayaklanma, III. Selim'in tahttan indirilmesi ve Nizam-i Cedid'in ilgasi
    1807 - 1808 IV. Mustafa devri. Siyasi istikrarsizliklar ve darbeler
    1808 Alemdar Mustafa Pasa'nin müdahalesi, IV. Mustafa'nin tahttan indirilmesi, III. Selim'in katli, II. Mahmud'un tahta çikmasi
    1808 Yeniçeri Ayaklanmasi : Alemdarin Sonu
    1809 Ingiltere ile süren savasin sonu : Kal'a-i Sultaniyye Antlasmasi
    1812 Vehhabi ayaklanmasinin Mehmed Ali Pasa tarafindan bastirilmasi
    1812 Rus Savasi'nin sonu : Bükres Antlasmasi, Sirbistan'a özerklik verilmesi
    1821 Eflak ve Mora'da Rum isyanlarinin baslamasi
    1824 Rum ayaklanmasini bastirmak üzere Misir kuvvetlerinin çagrilmasi
    1826 Yeniçeri Ocagi'nin ortadan kaldirilmasi, Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'nin kurulmasi
    1826 Rusya ile Akkerman Antlasmasi'nin akdi
    1827 Osmanlilar'in Ingiliz yapisi ilk buharli gemiye sahip olmalari
    1827 Navarin saldirisi : Osmanli-Misir donanmasinin yakilmasi
    1828 Rusya'nin savas ilan etmesi
    1829 Edirne Barisi : Yunanistan'in bagimsizligi
    1830 - 1831 Nüfus sayimlari
    1830 Fransizlar'in Cezayir'e saldirmalari ve ele geçirmeleri
    1832 Misir Valisi Mehmed Ali Pasa'nin isyani
    1832 Misir kuvvetlerinin Konya'da Osmanli ordusunu yenmeleri
    1833 Mehmed Ali Pasaya karsi Osmanli-Rus ittifaki : Hünkar Iskelesi Antlasmasi, Bogazlar'in diger devletlere kapatilmasi
    1837 Osmanli yapimi "Eser-i Hayr" adli buharli geminin denize indirilmesi
    1839 Mehmed Ali ile savasin tekrar baslamasi, Osmanli kuvvetlerinin Nizip maglubiyeti
    1839 II. Mahmud'un vefati üzerine Abdülmecid'in tahta çikmasi, Osmanli donanmasinin Mehmed Ali'ye teslimi
    1839 Tanzimat Fermani'nin ilani
    21 Aralik 1840 Namik Kemal'in dogumu
    1841 Londra Bogazlar Mukavelenamesi
    1845 Izmir'de su kuvvetiyle çalisan kagit fabrikasinin kurulmasi
    1845 Sultan Abdülmecid'in Meclis-i Vala'yi ziyareti
    1847 Telgrafin Beylerbeyi Sarayi'nda denenmesi
    1848 Osmanli yapimi ilk demir vapurun denize indirilmesi
    1851 Ceza Kanunname-i Hümayunu'nun kabulü
    1853 Istanbul'da I. Abdülmecid tarafindan Dolmabahçe Sarayi'nin insa ettirilmesi
    1855 Istanbul'da Sehremanetinin kurulmasi (modern belediye idarelerinin baslangici)
    1855 Osmanli Imparatorlugu'nda telgrafin hizmete girmesi
    1856 Bank-i Osmani'nin kurulmasi
    1856 Paris Baris Antlasmasi , Rusya'nin bozguna ugramasi
    1858 Arazi Kanunnamesi'nin kabulü
    1861 Abdülmecid'in vefati ve Abdülaziz'in tahta çikmasi
    1862 Altinin degerinin 100 kurus olarak tesbiti
    1863 Abdülaziz'in Misir'a seyahati
    1864 Iyonya adalarinin (Yedi Ada Cumhuriyeti'ni olusturan adalar) Ingiltere tarafindan Yunanistan'a verilmesi
    1865 Istanbul Birinci Sehir Postasi'nin kurulusu
    1866 Ahmed Süreyya Emin Bey'in modelini hazirladigi seri atesli topla Osmanlilar'in topçulukta hamle yapmasi
    1867 Sirbistan'daki son Osmanli askeri temsiliyetinin ortadan kaldirilmasi, Sirp kalelerinin tahliyesi
    1867 Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati
    1869 Süveys Kanali'nin açilmasi
    1870 Karadeniz'in tekrar silahlandirilmasi ve Rusya'nin Paris Antlasmasi'nin hükümlerini tanimamasi
    1873 Mehmed Akif'in dogumu; Türkçe ilk modern tip lugati olan Lügat-i Tibbiye'nin nesredilmesi; Sava Pasa'nin yeni bir Darü'l-Fünun kurmakla görevlendirilmesi; Darü'l-Fünun-i Osmani'nin kapanmasi
    1875 Bosna-Hersek isyanlari
    1876 Karadag'in Osmanli Devleti'ne savas ilani
    1876 Abdülaziz'in tahttan indirilmesi, V. Murad'in tahta çikmasi, hal'i ve Abdülhamid'in cülusu
    1876 Mesrutiyet'in ilani
    1876 Ziya Gökalp'in dogumu
    1878 Ayastefanos ve Berlin Antlasmalari imzalanmasi
    1878 Sirbistan, Karadag ve Romanya'nin müstakil birer devlet olmalari
    1878 Kibris'in Ingiltere tarafindan ele geçirilmesi
    1880 Vergi reformu, Ziya Pasa'nin ölümü
    1881 Mustafa Kemal'in Dogumu
    1884 Yahya Kemal'in dogumu
    1888 Namik Kemal'in ölümü
    1897 Yunan kuvvetlerinin Girit'e çikmasi, Yunan çetelerinin Rumeli'deki Osmanli sinirlarina saldirmalari ve Osmanli-Yunan Savasi ve Osmanli zaferi
    1905 Ermeniler'in II. Abdülhamid'e bombali saldiri tertiplemeleri
    1908 II. Mesrutiyet'in ilani
    1909 II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, V. Mehmed Resad'in tahta çikarilmasi
    1911 - 1912 Osmanli Italyan Savasi
    1912 - 1913 Balkan devletlerinin Osmanli-Italyan Savasi'ndan istifade etmek istemeleri : Balkan Savasi
    1912 Italyanlar'in Rodos, Oniki Ada ve Çanakkale Bogazi'na tecavüzleri
    1912 I. Balkan Savasi
    1913 I. Balkan Savasi'nin sona ermesi
    1914 Osmanli Devleti ile Almanya arasinda ittifak antlasmasinin imzalanmasi, Almanya'nin Fransa'ya, Ingiltere'nin Almanya'ya savas ilani : I. Cihan Savasi'nin baslamasi, Alman savas gemilerinin (Yavuz ve Midilli) Bogazlardan geçmelerine izin verilmesi
    1914 Enver Pasa kumandasindaki Osmanli kuvvetlerinin Sarikamis felaketi
    1919 Mustafa Kemal Pasa'nin Istanbul Hükümeti tarafindan Anadolu'ya gönderilmesi
    1920 Istanbul Hükümeti'nin Sevr Antlasmasi'ni imzalanmasi
    1922 Sultan Vahdeddin'in yurtdisina çikmasi, Abdülmecid Efendi'nin halife olarak seçilmesi
    1923 Lozan Baris Antlasmasi
    1923 Ankara'nin bassehir olarak kabulü
    29 Ekim 1923 Cumhuriyet'in ilani
    3 Mart 1924 Hilafetin ilgasi ve Osmanli hanedan mensuplarinin yurtdisina çikartilmalari
    (alıntıdır)

    Bir yerde değinmiştik kısaca Sezai Karakoç ustaya ..Türkiye de dillere dolanan ve üniversiteler de incelemeye alınan,tez konusu olan en popüler şiiri Mona Roza şiiridir.
    Akrostiş şiir olarak en iyi örnektir.Monna Rosa -IV- Ve Monna Rosa şiiri de işin tuzu biberidir adeta

    MONA ROZA

    Mona Roza siyah güller ak güller
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister.
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

    Ulur aya karşı kirli çakallar,
    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
    Mona Rosa bugün bende bir hal var.
    Yağmur iri iri düşer toprağa,
    Ulur aya karşı kirli çakallar.

    Açma pencereni perdeleri çek,
    Mona Rosa seni görmemeliyim.
    Bir bakışın ölmem için yetecek.
    Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
    Açma pencereni perdeleri çek.

    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
    Bende çıkar güneş aydınlığına.
    Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
    Seni hatırlatır her zaman bana.
    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    Işıksız ruhumu sallar da durur.
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

    Ellerin, ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
    Ellerinden belli olur bir kadın,
    Denizin dibinde geziyor gibi.
    Ellerin, ellerin ve parmakların.

    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
    Saat onikidir söndü lambalar
    Uyu da turnalar girsin rüyana,
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

    Akşamları gelir incir kuşları,
    Konarlar bahçemin incirlerine.
    Kiminin rengi ak kiminin sarı.
    Ah beni vursalar bir kuş yerine.
    Akşamları gelir incir kuşları.

    Ki ben Mona Rosa bulurum seni
    İncir kuşlarının bakışlarında.
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
    O masum bakışların su kenarında.
    Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
    Henüz dinlemedin benden türküler.
    Benim aşkım uymaz öyle her saza.
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

    Artık inan bana muhacir kızı,
    Dinle ve kabul et itirafımı.
    Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
    Alev alev sardı her tarafımı.
    Artık inan bana muhacir kızı.

    Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    Bir gün gözlerimin ta içine bak
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
    Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

    Altın bilezikler o kokulu ten
    Cevap versin bu kuş tüyüne.
    Bir tüy ki can verir gülümsesen,
    Bir tüy ki kapalı geceye güne.
    Altın bilezikler o kokulu ten.

    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister,
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Sezai Karakoç

    Monna Rosa -IV- Ve Monna Rosa

    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü
    Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.
    Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;
    Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.
    Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:
    Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
    Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...

    Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
    Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.
    Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
    İçine gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar.
    Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
    Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.
    Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

    Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır
    Ve kediler her gece sürünür yastıklara.
    Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;
    Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,
    Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.
    Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara
    Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.

    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!
    Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.
    Sana da, Monna Rosa, taş bebeği bıraktık,
    Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.
    Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;
    Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...
    Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim;
    Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura.
    Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim,
    İtimat edeceğim şu belalı yağmura.
    Ruhuma bayrak yapıp ben teslim edeceğim
    Asılmış bir adamın iki eli yağmura.
    Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim.

    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni
    Ve bir şehir yaratmak, ruhundan Gülce diye.
    Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni
    Katıvermek sessizce söylenen bir türküye.
    Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni
    Ve son vermek bitmeyen, bu bitmeyen şarkıya,
    Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni.

    Sana tavuskuşunun içime girdiğini
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    İçime girdiğini, tüyünü yolduğunu
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
    İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu,
    Bana da bir çift ak kanat kaldığını
    Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.

    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
    Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
    Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
    Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
    Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara.
    Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
    Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...
    1952, Kış (Yılbaşı Gecesi)
    Sezai Karakoç

    Bermuda şeytan üçgeni
    ABD'nin Miami eyaletinin güneyinde bulunan, gemi ya da uçak kazalarına basında yer bulan Bermuda Şeytan Üçgeni'yle alakalı yeni bir "sır" ortaya çıktı.
    Hakkında onlarca film yapılan, sürekli gemi ya da uçak kazalarına basında yer bulan Bermuda Şeytan Üçgeni bir kez daha gündemde.Zira Bermuda Şeytan Üçgeni olarak bilinen bölgede daha önce orada olmayan bir ada ortaya çıktı.
    Yaklaşık 1600 km uzunluğunda ve 120 metre genişliğinde olan adanın bir anda yükselmesiyle alakalı kesin ve net bir bilgi henüz yok.
    ABD'li bilim insanları ülkenin Miami eyaletinin güneyinde bulunan anormal bölgenin varlığına geçtiğimiz aylarda olası bir açıklama getirmişti.
    İngiliz Independent gazetesinde yer alan habere göre, bu bölgedeki anormalliğin nedeni bölgenin üzerinde 'uçak bombası' etkisi yapan altıgen bulutlar.
    Uçak bombası' etkisi yapan bu bulutlar okyanusa doğru düşen güçlü hava akışlarına sebep oluyorBaşka bir deyişle bugüne kadar yaşanan onca kaza ve kayıp haberinin nedeni bu ani hava değişimleri olabilir. Bu güne kadar kayda giren 200 kayıp araç ve tüm vakalar göz önüne alındığında toplam 8127 kişi kayboldu

    Az veryansın edelim. Bjk Başkanı borç yükünden bahsedip "küçülmeye gidilecek, daraltacaz" diye cızt dedi. Amatör branşlara anlaşılan neşter gelecek. Sen bir defans oyuncusuna eşşek yüküyle para öde. Sonrada gacır gucur laflar söyle. Milli kaleci Yaşar iki maçta 11-12 gol yiyince bir abimiz "ulan kalenin ortasına bir kazık çaksak bir kaç top çarpar gol olmazdı" demişti.
    Defans oyuncusuna bu paralar verilmez. Adamın tek artısı sadece Realde faal oynayan bir oyuncu olarak alınması.
    Ne katacak takıma göreceğiz. Bu yanlışa bütün takımlarımız düşüyor. İsim peşinde koşmak moda bizde.

    Son on senedir yada fazla oldu, futbol topu futbol topu değil. Hileli hurdalı oldu adeta. Hafif, yönü belli olmayan birşey oldu ve öyle üretiliyor. Bence en çok kaleciler nefret ediyordur.
    Ronaldo nun vuruşları normal bir top ile onda bir olur. Ölü yaprak vuruşuymuş hikaye. Bizim çocuklukta naylon toplar vardı bir şut çek bak gör ölü yaprak nasıl olıyormuşjapon arkadaş vurmuş sadece o vuruş o gidiş falso değildir.
    Güzel gol vesselam sen bana bakma arada klavyem düşüyor abim ;)

    İzmir Manisa Saruhanlı merkez
    Yeryüzüne yakın olduğundan epey sallamış..Ben yine duymadım yer konumundan dolayı..
    Geçmiş olsun diyelim
    Düzeltelim
    BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
    KANDİLLİ RASATHANESİ VE DEPREM ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (KRDAE)
    4.0 şiddetin de Manisa Çavuşoğlu

    gun1buyuk.png

    Fırtına
    Güney Ege'de fırtına, Marmara ve Kuzey Ege'de fırtınamsı rüzgar bekleniyor.
    Karadeniz
    Hava Durumu: Parçalı ve çok bulutlu, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı,
    Rüzgar: Batı Karadeniz'de kuzey ve kuzeydoğudan 3 ila 5, sabah saatlerinde 6, Doğu Karadeniz'de batı ve kuzeybatıdan 3 ila 5, öğle saatlerine kadar 4 ila 6 kuvvetinde,
    Dalga: 1,0 ila 2,0m, öğle saatlerine kadar 1,5 ila 2,5m,
    Görüş: İyi, yağış anında orta.
    Marmara
    Hava Durumu: Parçalı ve çok bulutlu, doğusu sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı,
    Rüzgar: Kuzey ve kuzeydoğudan 5 ila 7 kuvvetinde,
    Dalga: 1,5 ila 2,5m,
    Görüş: İyi, yağış anında orta.
    Ege
    Hava Durumu: Az bulutlu ve açık,
    Rüzgar: Kuzey ve kuzeydoğudan 5 ila 7, güneyinde kuzeybatıdan 6 ila 8 kuvvetinde,
    Dalga: 2,0 ila 3,0m, güneyinde 3,5 ila 4,5m,
    Görüş: İyi.
    Akdeniz
    Hava Durumu: Az bulutlu ve açık,
    Rüzgar: Batı Akdeniz'de batı ve güneybatıdan 2 ila 4, sabah saatlerinde Antalya Körfezi'nde kuzeydoğudan 4 ila 6, Doğu Akdeniz'de batı ve güneybatıdan 2 ila 4 kuvvetinde,
    Dalga: 0,5 ila 1,5m, sabah saatlerinde Antalya Körfezi'nde 1,5 ila 2,5m,

    VAN GÖLÜ
    Hava Durumu: Az bulutlu, Rüzgar: Kuzey ve kuzeydoğudan 2 ila 4 (10-30 km/sa) kuvvetinde, Dalga: 0,25 ila 0,50m, Görüş: İyi.Görüş: İyi.

    Pepe saat 05.00 da İstanbula indi..Sabaha karşı BJK taraftarının karşılaması ve çoskusu Pepe'yi şaşırttı.
    Bugün imza atması beklenen oyuncuyla,sağlık kontrolünden sonra masaya oturulacak

    Saat 01.27 Sneıjder İstanbula geldi..1 yıl daha sözleşmesi olan oyuncu,Galatasay taraftarı tarafından yeni transfer gibi çoşkuyla karşılandı..Yarın toplantı yapılacak..Kalacakmı?gidecekm,?

    Fenerbahçe Kulübünün, transferi için kendisi ve İspanya kulübü Malaga ile prensip anlaşmasına vardığı Kamerunlu kaleci Carlos Kameni, İstanbul'a geldi.
    Malaga'dan kalkan uçakla Atatürk Havalimanı'na gelen 33 yaşındaki futbolcu, sarı-lacivertli kulüp yetkilileri tarafından karşılandı.

    Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.. Pepe de ağzı yandıktan sonra biraz üf dedi. Sen onları baz alma @Snow Day abim. Pepe babamızın oğlu değil. Gördüğü kırmızılar bir takımın gördüğü kartlar kadardır ^^
    Seninde dediğin gibi boşverrr