Haberler,Hikayeler,İlginç Bilgiler,

    • Resmi Gönderi
    100 yılda bir görülen Güneş tutulması geliyor

    Sosyal medyada 2 Ağustos'ta dünyanın 6 dakikalığına tamamen karanlığa gömüleceği ve bunun bir daha 100 yıl boyunca tekrarlanmayacağı iddiası yayılıyor.

    Uzmanlar göre bu iddia gerçek dışı çünkü tüm dünyanın aynı anda karanlığa gömülmesi mümkün değil. Ne bu yıl ne de yakın gelecekte böyle bir "küresel kararma" beklenmiyor.

    Ancak bu yanlış bilginin arkasında, gerçekten büyüleyici bir gök olayı yatıyor: 2 Ağustos 2027'de gerçekleşecek olan “yüzyılın Güneş tutulması.”

    TÜRKİYE'DEN GÖRÜLECEK Mİ?

    2 Ağustos 2027’deki tutulma, Ay'ın Dünya’ya en yakın konuma gelecek olması nedeniyle alışılmadık şekilde geniş bir karanlık hattı (totalite hattı) oluşturacak.

    Bu hat, yaklaşık 258 kilometre genişliğinde ve toplamda 15 bin 227 kilometre uzunluğunda bir yol kat ederek, yaklaşık 2,5 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsayacak

    Ancak bu, Dünya yüzeyinin yalnızca küçük bir kısmına denk geliyor.

    Tutulma tam olarak İspanya, Cebelitarık, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, Yemen ve Somali üzerinden geçecek. Ancak Türkiye de tutulmanın etkileyeceği hattın içinde kalıyor. Yani Türkiye'den gözlem yapmak mümkün olacak.

    Benzer şekilde Avrupa, Afrika ve Güney Asya'nın büyük bölümünde de parçalı tutulma izlenebilecek. Kuzey Amerika gibi diğer bölgelerde ise herhangi bir tutulma görülmeyecek.

    EN YAKIN TUTULMA NE ZAMAN?

    Ağustos 2025'te ise herhangi bir Güneş tutulması yaşanmayacak. En yakın tutulma, 21 Eylül’de, Pasifik Okyanusu üzerindeki bazı bölgelerde (Fiji, Tahiti, Yeni Zelanda ve Antarktika) görülebilecek parçalı bir güneş tutulması olacak. Ancak bu da küresel bir olay değil.

    Sonuç olarak, bu ağustosta dünya karanlığa gömülmeyecek. Ancak tarihin en uzun kara tutulmalarından birine tanıklık etmek isteyenler, 2 Ağustos 2027’yi şimdiden not edebilir.

    • Resmi Gönderi

    🚨TARİHİ TUTULMA YAKLAŞIYOR..! 🌕🔴

    7-8 Eylül gecesi, yaklaşık 7 milyar insan - gezegenin %85'i tam bir ay tutulmasını izleyecek.

    🕒 Toplam süre: 5 saat 27 dakika

    Toplam aşama: 1 saat 22 dakika

    2022'den beri en uzun süresi olacak.

    Ay'ın dünyanın gözü önünde kırmızıya boyanmasını izlemeye hazır olun...!!!

    The content cannot be displayed because you do not have authorisation to view this content.


    Alıntıdır

    • Resmi Gönderi

    🚨TARİHİ TUTULMA YAKLAŞIYOR..! 🌕🔴

    7-8 Eylül gecesi, yaklaşık 7 milyar insan - gezegenin %85'i tam bir ay tutulmasını izleyecek.

    🕒 Toplam süre: 5 saat 27 dakika

    Toplam aşama: 1 saat 22 dakika

    2022'den beri en uzun süresi olacak.

    Ay'ın dünyanın gözü önünde kırmızıya boyanmasını izlemeye hazır olun...!!!


    Alıntıdır

    The content cannot be displayed because you do not have authorisation to view this content.

  • Abi hayırlı geceler bu olayla ilgili deprem felan olucak diyorlar ama bu olay olduğu için varmı bi doğruluk payı acaba

    • Resmi Gönderi

    Abi hayırlı geceler bu olayla ilgili deprem felan olucak diyorlar ama bu olay olduğu için varmı bi doğruluk payı acaba

    Hayırlı günler Çağrı

    Depremin olmadığı zaman yok abim,ama yüksek,ama orta ,ama hafif her zaman oluyor ..

    Olursa denk gelmiş olur sadece.Daha önce de bu olaylar yaşandı,ben büyük facia bir şey hatırlamam..

    • Resmi Gönderi

    Az çok duyuyor biliyoruz da desek yine de atalım şu videoyu.

    Aklın almadığı mesafeler,aklın almadığı rakamlara bir daha bakalım.


    • Resmi Gönderi

    60 yıl önce doğan ada, tabiatın kendini nasıl onardığının kanıtı oldu

    The content cannot be displayed because you do not have authorisation to view this content.

    1963'te İzlanda açıklarında volkanik patlamayla oluşan Surtsey Adası, bilim insanlarına yaşamın insan müdahalesi olmadan nasıl kök salıp geliştiğini gözlemlemek için benzersiz bir fırsat sunuyor. Araştırmacılar, adadaki ekosistemin martılar ve foklar gibi beklenmedik aktörler sayesinde şekillendiğini belirtiyor.

    Bilim insanları, Kuzey Atlas Okyanusunda yeni oluşan Surtsey Adasının, yaşamın insan müdahalesi olmadan nasıl şekillendiğini incelemek için eşi görülmemiş bir fırsat sunduğunu belirtiyor. Volkanik kökenli Surtsey Adası, ekosistemlerin oluşumunu ve evrimini anlamak için dünyanın en değerli doğal laboratuvarlarından biri.

    The Guardian gazetesine konuşan uzmanlar, adanın yıllar içindeki dönüşümünün, tahrip edilmiş çevrelerin onarımı konusunda önemli dersler içerdiğini ifade ediyor.

    SURTSEY NASIL DOĞDU?

    Surtsey, Kasım 1963'te İzlanda'nın güney açıklarında bir deniz altı volkanının patlamasıyla ortaya çıktı. Patlamayı ilk fark edenler, Ísleifur II adlı balıkçı teknesinin mürettebatı oldu.

    Sabahın erken saatlerinde gördükleri dev duman sütununu önce yanan bir gemi zanneden balıkçılar, gün ağardığında denizden yükselen kül bulutlarını görünce bir volkanik patlamaya tanık olduklarını anladı.

    Patlamanın başlamasından günler sonra su yüzeyinde bir sırt oluştu. Ertesi sabah 10 metreye ulaşan yükseklik, bir gün sonra 40 metreyi buldu.

    İki ay içinde yeni kara kütlesi bir kilometreden uzun bir alana yayıldı ve en yüksek noktası 174 metreye ulaştı.

    Adaya, İskandinav mitolojisindeki ateş devi Surtr'dan esinlenilerek Surtsey adı verildi. Volkanik faaliyet yaklaşık iki yıl sonra tamamen sona erdi.

    KORUMA ALTINA ALINDI

    İzlanda Doğa Bilimleri Enstitüsünden coğrafyacı Olga Kolbrún Vilmundardóttir, The Guardian'a yaptığı açıklamada olayın son derece nadir görüldüğünü söyledi. Vilmundardóttir, "Bu bölgede böyle bir şey 3 ila 5 bin yılda bir olur" dedi ve yeni oluşan adaların çoğunun kısa sürede deniz tarafından aşındırıldığını belirtti.

    Adanın bilimsel değerini fark eden İzlanda hükümeti, 1965 yılında Surtsey'i koruma altına aldı. O tarihten bu yana adaya yalnızca bilim insanlarının ve sınırlı sayıda gazetecinin sıkı gözetim altında girmesine izin veriliyor.

    Aynı yıl, araştırmacılar yaşamın ilk izine rastladı: ana karadan deniz akıntılarıyla taşındığı düşünülen bir deniz turpu bitkisi. Vilmundardóttir, "Surtsey’e 1964’te çıkan ilk bilim insanları, kıyıya tohumlar ve bitki kalıntılarının vurduğunu görmüştü. Kuşlar bile adaya gelip ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Hâlâ püskürmeler devam ederken ilk bitkiyi gördüler, bu çok hızlıydı" diye konuştu.

    MARTILARIN GELİŞİ EKOSİSTEMİ DÖNÜŞTÜRDÜ

    Araştırmacılar başlangıçta adada önce alg ve yosunların tutunacağını, toprağı oluşturarak daha karmaşık bitki türlerine zemin hazırlayacağını düşünüyordu.

    Ancak bu aşama tamamen atlandı ve bazı bitkiler doğrudan volkanik kayalarda tutunmayı başardı.

    Doğa Bilimleri Enstitüsü botanik bölümü direktörü Pawel Wasowicz, asıl ekolojik dönüm noktasının 1980'lerin başında sırtlı martıların adada yuva yapmaya başlamasıyla yaşandığını anlattı. Martıların dışkılarıyla taşıdıkları tohumlar ve besinler, bitki örtüsünü hızla zenginleştirdi.

    Wasowicz, "Bu şaşırtıcı. Darwin döneminden beri biyologlar, kuşların yalnızca etli meyveli bitki tohumlarını taşıyabileceğini düşünüyordu. Oysa Surtsey’deki türlerin hiçbirinin etli meyvesi yok. Adadaki tohumların neredeyse tamamı martıların dışkısıyla taşındı" dedi.

    Son yıllarda gri foklar da adanın biyolojik çeşitliliğine önemli katkı sağladı. Surtsey'i katil balinalardan korunmak için güvenli bir sığınak olarak kullanan fokların dışkılarından gelen azot zengini besinler, adanın gelişen ekosistemini daha da zenginleştiriyor.

    Bilim insanlarına göre Surtsey, doğanın bozulmadan sonra toparlanma sürecinin tek bir öngörülebilir yoldan ilerlemediğini, pek çok ve kimi zaman beklenmedik doğal etkenin bu süreci şekillendirdiğini gösteriyor.

    Ancak araştırmacılar, okyanus dalgalarının gri fokların üreme alanını aşındırmaya başladığı ve bu bölümün yüzyıl sonuna kadar tamamen kaybolabileceği uyarısında bulunuyor.

    Buna karşın Surtsey'in mirasının kalıcı olacağı belirtiliyor. Ada, savaş, kirlilik veya sanayiyle tahrip edilmiş bölgelerin onarımı için değerli bir örnek oluşturuyor.

    Wasowicz, "Yeterli alan tanındığında doğa her zaman geri dönmenin bir yolunu bulur; çoğu zaman beklediğimizden daha hızlı ve yaratıcı biçimde" ifadesini kullandı.

    Vilmundardóttir ise Surtsey’in koruma altına alınmasını "İzlanda’nın insanlığa armağanı" olarak nitelendirdi ve ekledi:

    "Ana karada insan etkisi her yerde. Surtsey’deyken gerçekten doğanın içindeyim. Duyduğunuz tek şey kuş sesleri."