Haberler,Hikayeler,İlginç Bilgiler,

    • Resmi Gönderi

    Bunu not ettik ama Ramazan ayında unuttuk gitti.Mübarek ay da aktı gitti..

    Hilal görmek

    osmanlida_ramazan_baslamasi2-702x336.jpg

    Astronomi bugünkü kadar gelişmediğinden Ramazan’ın başlangıcını belirlemek için insanlar açıklık yerlerde gökyüzünü takip ederek yeni ayın doğuşunu belirlemek için insanlar açıklık yerlerde gökyüzünü takip ederek yeni ayın doğuşunu beklerlerdi.

    ŞAHİTLER İSTENİYORDU

    Yüksek yerlere gönderilen devlet görevlilerinin veya halktan bazı insanların hilalin göründüğünü, yani yeni Ay’ın doğduğunu bildirmesiyle Ramazan başlardı. Hilali görmek yetmezdi, şahit de istenirdi. Hilali görenler hemen şahitlerini de bulup mahkemeye giderek durumu bildirirlerdi. Bu konuda iki kişinin şahitliği gerekirdi.

    Durum araştırılır, denilen doğru çıkar da Ramazan’ın başladığına veya bitip de bayram olduğuna karar verilirse haberi getirenler ve şahitler yüklü miktarda ödül alırlardı.

    ALINTIDIR

  • Galileo "Dünya Dönüyor" dediği için Katolik Engizisyon Mahkemesi tarafından afaroz edilmiş ve hapsedilmişti. Galileo'dan yaklaşık 600 yıl önce yaşamış olan Müslüman bilim adamı El-Biruni güneş, dünya ve ayın hareketlerini tespit etmişti.

    Kaynak: British Library Or. 8349, f. 31v

    havalarinsesi.com/attachment/2520/

  • KARLA İLK TANIŞMAM

    aslında bu birazdan anlatacağım anının öncesinde de kar olan birkaç ortamda bulunmuşum hatta birsürü fotoğraf falan var ama hatırlamıyorum benim aklımda hep İLK karla tanışmam birazdan anlatacağım hikayede olmuştur

    yanlış hatırlamıyorsam 2009? olması lazımdı o zamanlar 5-6 yaşında falanım

    Babamın eski bir arkadaşının düğünü varmış Diyarbakır’da Babam beni de yanında götürmek istemiş otobüsle Mersin’den Diyarbakır’a doğru yola çıktık ama çok feci yağmur yağıyordu cam kenarında oturup etrafı seyrediyordum biz ileri gittikçe yağmur daha da şiddetleniyordu ben yol boyunca sadece dışarıyı izledim

    yağmuru ve gök gürlemelerini yağmur gittikçe dahada kuvvetlenince babam gil telaşlanmaya başladılar kaza falan olabilirmi acaba diye düşünüyorlardı bana yansıtmadı ama ben anlayabiliyordum Osmaniye’de terminalde durduk babamla yemek yedik şoförde yağmurun hafiflemesi için bekliyor ama yok yağmur gittikçe daha çoğaldı ara ara hafifleyip şoföre umut olsada tekrar şiddetleniyordu Sonra tekrar otobüse bindik yağmur hafiflemişti Aralık ayında bu kadar yağmur normal dedi babam bindikten sonra yağmur hafifledi artık durdu heralde dediler herkes bir oh çekti şanlıurfaya kadar herşey normaldi yağmur tekrar başladı tekrar sertleşti tekrar fırtına haline geldi ve siverek adlı bir ilçeye gelince kar haline geldi tabi ben o zamanlar karın ne olduğunu bilmiyordum havadan beyaz beyaz şeylerin yağdığını görünce korkmuştum aklıma Babaannemin bize anlattığı hikayelerden biri gelmişti kabenin ebabil kuşlarının attığı taşlarla kurtarıldığı hikayesi bende öyle bişey oluyo sanıp çok korkmuştum siverekte bir terminale geldik kar hala feci bi şekilde yağıyor ayak dolusu olduğunda hafiflerdi babam dışarı çıkıp karla oynadı bende kara ilk kez dokunmuştum ilk kez oynadım babama neden otobüsün gitmediğini soruncada yolların kapalı olduğunu söyledi yaklaşık 3-4 saat terminalde kaldık ben bu üç dört saat boyuncada karın içinden çıkmadım sonra yol açılınca diyarbakıra vardık o günden sonrada hep sevdim karları

    • Resmi Gönderi

    KARLA İLK TANIŞMAM

    aslında bu birazdan anlatacağım anının öncesinde de kar olan birkaç ortamda bulunmuşum hatta birsürü fotoğraf falan var ama hatırlamıyorum benim aklımda hep İLK karla tanışmam birazdan anlatacağım hikayede olmuştur

    yanlış hatırlamıyorsam 2009? olması lazımdı o zamanlar 5-6 yaşında falanım

    Babamın eski bir arkadaşının düğünü varmış Diyarbakır’da Babam beni de yanında götürmek istemiş otobüsle Mersin’den Diyarbakır’a doğru yola çıktık ama çok feci yağmur yağıyordu cam kenarında oturup etrafı seyrediyordum biz ileri gittikçe yağmur daha da şiddetleniyordu ben yol boyunca sadece dışarıyı izledim

    yağmuru ve gök gürlemelerini yağmur gittikçe dahada kuvvetlenince babam gil telaşlanmaya başladılar kaza falan olabilirmi acaba diye düşünüyorlardı bana yansıtmadı ama ben anlayabiliyordum Osmaniye’de terminalde durduk babamla yemek yedik şoförde yağmurun hafiflemesi için bekliyor ama yok yağmur gittikçe daha çoğaldı ara ara hafifleyip şoföre umut olsada tekrar şiddetleniyordu Sonra tekrar otobüse bindik yağmur hafiflemişti Aralık ayında bu kadar yağmur normal dedi babam bindikten sonra yağmur hafifledi artık durdu heralde dediler herkes bir oh çekti şanlıurfaya kadar herşey normaldi yağmur tekrar başladı tekrar sertleşti tekrar fırtına haline geldi ve siverek adlı bir ilçeye gelince kar haline geldi tabi ben o zamanlar karın ne olduğunu bilmiyordum havadan beyaz beyaz şeylerin yağdığını görünce korkmuştum aklıma Babaannemin bize anlattığı hikayelerden biri gelmişti kabenin ebabil kuşlarının attığı taşlarla kurtarıldığı hikayesi bende öyle bişey oluyo sanıp çok korkmuştum siverekte bir terminale geldik kar hala feci bi şekilde yağıyor ayak dolusu olduğunda hafiflerdi babam dışarı çıkıp karla oynadı bende kara ilk kez dokunmuştum ilk kez oynadım babama neden otobüsün gitmediğini soruncada yolların kapalı olduğunu söyledi yaklaşık 3-4 saat terminalde kaldık ben bu üç dört saat boyuncada karın içinden çıkmadım sonra yol açılınca diyarbakıra vardık o günden sonrada hep sevdim karları

    :alkıs::alkıs:

    Eline emeğine sağlık abim..

    Güzel anıları kaleme almak en güzelidir.

    Her zaman diyorum, yazalım arkadaşlar.

    Sizlerin yazacağı anilarin bir kelimesin de bile bizlerin anılarının canlanacagini ve başka başka zamanlarda yaşananları tekrar yaşamamıza neden olacağı aşikardır.

    Teşekkürler 93 harbi

  • 8-22 Ağustos tarihleri arasında Amazon'da gerçekleşen orman yangınlarının Dünya atmosferindeki karbon monoksit değişimine etkisi

    havalarinsesi.com/attachment/2541/

  • Gezegenin akciğeri Amazon Yağmur Ormanlarında son 50 yılda kaybedilen orman alanı, Türkiye'nin yüzölçümü kadar.

    Aslında bu sorun dünyada artan ucuz kırmızı et talebiyle de doğru orantılı. Zira ucuz sığır eti üretebilmek için yem maliyetlerini düşürmeniz gerekiyor. Bu da gezegenin oksijenini üreten yağmur ormanlarının dev soya tarlalarına dönüşmesi demek oluyor.

    Aşağıdaki haritada sarı olan bölgeler orman vasfını kaybeden kırmızılar ise geçtiğimiz hafta içerisinde yangın çıkan noktalar.

    havalarinsesi.com/attachment/2553/

  • Amazon yağmur ormanlarında geçen ay içerisinde çıkan yangınların kapsamı

    havalarinsesi.com/attachment/2559/

  • San'at-ı İlâhiye

    Gypsy Vanner, uzun yeleleri kuyrukları ve paçalarıyla oldukça dikkat çeken bu at az yiyecek ve su ile uzun süre dayanabiliyor.

    havalarinsesi.com/attachment/2567/

  • Enerjide ithalata en fazla bağımlı Avrupa ülkeleri:

    1. ??Malta: %103

    2. ??Kıbrıs: %96

    3. ??Lüksemburg: %95

    4. ??Portekiz: %80

    5. ??Türkiye: %77

    6. ??İtalya: %77

    7. ??Litvanya: %76

    8. ??Belçika: %75

    9. ??İspanya: %74

    10. ??Yunanistan: %71

    Kaynak:Eurostat

  • YAŞADIĞIM GERÇEK BİR OLAYDIR

    2016 senesinde Aralık ayının sonlarındaydık hava diğer kışlara göre daha soğuktu ve yaklaşık 2-2.5 haftadır yağmur kesintisiz yağıyordu her mersinli bu duruma alışıktır sonbahar ve kışta gerçekten çok fazla yağış alan şehirlerdeniz ve neredeyse her kış 2-3 defa aşırı yağış,sel gibi durumlardan okullar tatil edilir .

    okuldan eve dönmüştüm saat 5 civarıydı e tabi bizim buralarda kış ve sonbaharın sonunda hep çamur olur çamurlara basmamaya dikkat ederek eve doğru devam ediyordum yağmur yağıyordu ve şiddetliydi evdede sürekli yaptığım ve çok sevdiğim kış aktivitelerinden biri olan terasta yağmuru ve gök gürültüsünü seyrederken bir yandan kulaklıkla müzik dinleyip bir yandanda sıcak çikolotamı içiyordum saat ilerledikçe yağmur şiddetini arttırdı ve saat 11.00 da o kadar şiddetlendiki yani nasıl anlatılır bilmiyorum resmen yağmur damlalarının arasında mesafe yok gök gürleye gürleye yağıyor o kadar sert o kadar güçlü ki ve sabaha kadar hızını koruyarak yağdı ve bende dahil tüm Mersin uyanıktık sabah 5 te okula doğru yola çıkmam saat 4.30 da uyanmam gerekiyordu normalde bu tür yağmurlarda anında resmi yazı gelir okul tatil olurdu ama bu sabah öyle olmadı benimde devamsızlığım fazla olduğu için mecburen okula gitmek zorunda kaldım babam beni okula bırakırken yollar perişan bir haldeydi su tekeli tamamını kaplamıştı resmen bazı yerlerde diz boyu su vardı yürüyerek 10 dk. olan yolu araba ile 40. dakikada aldık hiç trafik olmamasına rağmen ve yağmur dehşet bir şekilde yapmaya devam ediyordu babam beni okula bıraktı sınıfta sadece ben vardım kimse okula gelmemişti babam gittikten 30-40 dk sonra resmi yazı gelmişti okulda mahsur kalmıştım ve sınıfları çoktaan su basmıştı tuvaletler su altında kalmıştı resmen bir de okul yeni yapılmıştı bu yüzden fazla dayanamadı suya babam 1 saat sonra beni aldı arabayla dizlerime kadar pantolonum su içindeydi ve hava 5-6? dereceydi eve varana kadar nasıl zatüre olmadığımı bende bilmiyorum eve vardık ve yağmur akşama kadar etkisini sürdürdü sonra yavaşlayarak devam etti ...

    • Resmi Gönderi

    YAŞADIĞIM GERÇEK BİR OLAYDIR

    2016 senesinde Aralık ayının sonlarındaydık hava diğer kışlara göre daha soğuktu ve yaklaşık 2-2.5 haftadır yağmur kesintisiz yağıyordu her mersinli bu duruma alışıktır sonbahar ve kışta gerçekten çok fazla yağış alan şehirlerdeniz ve neredeyse her kış 2-3 defa aşırı yağış,sel gibi durumlardan okullar tatil edilir .

    okuldan eve dönmüştüm saat 5 civarıydı e tabi bizim buralarda kış ve sonbaharın sonunda hep çamur olur çamurlara basmamaya dikkat ederek eve doğru devam ediyordum yağmur yağıyordu ve şiddetliydi evdede sürekli yaptığım ve çok sevdiğim kış aktivitelerinden biri olan terasta yağmuru ve gök gürültüsünü seyrederken bir yandan kulaklıkla müzik dinleyip bir yandanda sıcak çikolotamı içiyordum saat ilerledikçe yağmur şiddetini arttırdı ve saat 11.00 da o kadar şiddetlendiki yani nasıl anlatılır bilmiyorum resmen yağmur damlalarının arasında mesafe yok gök gürleye gürleye yağıyor o kadar sert o kadar güçlü ki ve sabaha kadar hızını koruyarak yağdı ve bende dahil tüm Mersin uyanıktık sabah 5 te okula doğru yola çıkmam saat 4.30 da uyanmam gerekiyordu normalde bu tür yağmurlarda anında resmi yazı gelir okul tatil olurdu ama bu sabah öyle olmadı benimde devamsızlığım fazla olduğu için mecburen okula gitmek zorunda kaldım babam beni okula bırakırken yollar perişan bir haldeydi su tekeli tamamını kaplamıştı resmen bazı yerlerde diz boyu su vardı yürüyerek 10 dk. olan yolu araba ile 40. dakikada aldık hiç trafik olmamasına rağmen ve yağmur dehşet bir şekilde yapmaya devam ediyordu babam beni okula bıraktı sınıfta sadece ben vardım kimse okula gelmemişti babam gittikten 30-40 dk sonra resmi yazı gelmişti okulda mahsur kalmıştım ve sınıfları çoktaan su basmıştı tuvaletler su altında kalmıştı resmen bir de okul yeni yapılmıştı bu yüzden fazla dayanamadı suya babam 1 saat sonra beni aldı arabayla dizlerime kadar pantolonum su içindeydi ve hava 5-6? dereceydi eve varana kadar nasıl zatüre olmadığımı bende bilmiyorum eve vardık ve yağmur akşama kadar etkisini sürdürdü sonra yavaşlayarak devam etti ...

    Sadece senin sınıfta olman da işin tuzu biberi olmuş abim..

    Eline emeğine sağlık

    • Resmi Gönderi

    160 sene yaşamış Bitlisli Kürd, ZARO AĞA

    İstanbul Eyüp Sultan Camii kabristanındaki bir mezartaşının üstünde “Bitlisli Şemsi Ağa Oğlu 160 yaşında ölen Zaro Ağa’nın Ruhuna Fatiha – 1934” diye yazar.

    Bitlisli Şemsi Ağa’nın oğlu Zaro, 1774-1777 yılları arasında Bitlis’in Mutki ilçesi/Meydan Köyü’nde bir Zaza Kürdü ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve 18 yaşına kadar bu köyde yaşamış. Ancak daha sonra İstanbul’a giderek Tophane’ye yerleşmiş ve yaşamını burada sürdürmüş ve orada da hayata gözlerini yummuştur

    Zaro Ağa 11 kez evlenmiş. 96 yaşına kadar çocuk sahibi olabilen Zaro Ağa’nın 36 çocuğu olmuş. Ancak o hayattayken bir tanesi hariç hepsi ölmüş. Zaro Ağa öldüğünde en son doğan kızı 60 yaşlarındaymış. Ömrünün son günlerine kadar zinde bir vücuda sahip Zaro Ağa’nın 130’lu yaşlarındayken artık 90 yaşında olan ve hareket etmekte bile zorlanan oğluna çalışıp baktığını da söyleyenler olmuş

    1798’de Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki orduda, Akka kalesinde, Napolyon’un ordularına karşı savaşan Zaro Ağa, 1800’lü yılların başlarında Sultan III. Selim’in emriyle Nizam-ı Cedid askerleri için inşa olunan Selimiye Kışlası’nın inşaatında da çalışmış. 1828’teki Rus-Osmanlı savaşına da katılıp bacağından yaralanmış ve geçici bir süreliğine Bitlis/Mutki’ye dönmüştür.

    Zaro’nun İstanbul’daki Ortaköy camisinin inşaatında (1853) çalışmışlığı da bilinenler arasındadır.

    Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra hamallık işine geri dönen Zaro Ağa, kısa sürede kâhya olup Kürd hamallara 20 yıl süreyle ağabeylik edip iskelelerden pay da almış, ki hamallar camiasında kendisine ölene dek büyük bir saygı ve hürmet gösterilmiştir. İstanbul Belediyesinde de bir dönem serhademe ünvanı ile çalışmışlığı da olmuş Zaro’nun.

    Abdullah Cevdet’ın 1913’te Zaro ile sağlığı hakkında röportaj yaptığı da bilinmektedir.

    1920’lerde İstanbul’daki Sanayi-i Nefise mektebinde talebelere modellik yaparken, dönemin idarecileri, Zaro’nun yaşını kullanarak gelir elde edebileceklerinin farkına varırlar ve Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti tarafından bir reklâm kampanyası organize edilir. Türklüğe atıfta bulunmak ve yeni Cumhuriyet Türkiye’nin propagandasını yapmak amaçlı Zaro’nun ‘en yaşlı Türk’ olduğunu lanse etmeye başlarlar ki Zaro her seferinde Kürd olduğunu dile getirmiştir. Öyleki, resmi davetlere Kürd kıyafetlerini giyerek katılmıştır

    Kampanya o dönemin en önemli ticari mallarından biri olan fındıkla başlar. Zaro Ağa’nın yaşı ve yediği yemeklere atıfta bulunarak düşünülen tanıtım çalışmaları, Macaristan’da dört dile çevrilerek tüm dünyaya dağıtılan kartpostallarla ivme kazanır.

    Zaro Ağa’nın dünyanın en yaşlı insanı olarak kabul edilmesi, bazı işadamlarının girişimleri sonucu Zaro’nun dünyanın değişik bölgelerini gezme ve görmesini sağlar. Bu işadamları, 1925’lerde Zaro Ağa’ya bolluk ve bereket vaat ederler ve onu Avrupa ve Amerika’ya götürürler. 1925 – 31 arası turnelere ve gösterilere katılır Zaro ve Avrupa’da bazı sirk gösterilerinde ‘ Dünyanın en yaşlı Türk’ü’ sloganı ile sahneye dahi çıkartırılır Zaro.

    Amerika’da röportajlar ve onuruna düzenlenen geceler birbirini izler. Röportajlarda kendisini ifade ederken İngilizce – Kürdçe tercüman kullandığından yabancı basın Zaro’nun Kürd olduğunu belirtmiş. Zaro’nun ABD’deki ziyareti sırasında kendisine bir taksinin çarpmasından sonra, pek toparlanamadığı da aktarılır. Geçirdiği kaza ve yorucu seyahatten sonra zaten oradaki “ticari” görevi de biten Zaro Ağa, kendisine vaat edilen hiç bir şeyi alamadan 1931 yılında İngiltere’ye götürülür, ancak oradan da elinde avucunda beş kuruş olmadan İstanbul’a geri döner.

    İstanbul’a döndükten sonra Zaro Ağa artık daha sık rahatsızlanmaya başlar ve en sonuncu rahatsızlığında İstanbul Şişli Etfal Hastanesine kaldırılır. 30 Haziran 1934 yılında da hayata veda eder

    160 yaş civarında ölen Zaro Ağa’nın ölüm haberini tüm dünya gazeteleri, “Dünyanın en yaşlı adamı öldü” şeklinde duyurur.

    Zaro Ağa’nın ölümünün ardından otopsi yapılır. Otopsi sonuçlarına göre ölüm nedeni böbrek yetmezliğidir.Uzun yaşamın sırlarını keşfetmek için beyni, ciğeri ve kalbi çıkarılarak Amerika`da incelemeye götürülür. Zaro Ağa’nın beyni de incelendikten sonra bir sıvı içerisinde kavanozda muhafaza edilir ve daha sonra İstanbul’daki Sultanahmet Sağlık Müzesinde sergilenmeye başlanan Ağa’nın beyni uzun yıllar sergilendikten sonra kaybolur

    Ağa’nın ayrıntılı olarak gerçekleştirilen otopsi raporunun sonuçları Avrupa’daki üniversitelere gönderilir. Daha sonra İstanbul Eyüp Mezarlığına defn edilir.

    Bitlis Kürd Zaro’ya ‘bu kadar uzun ömürlü olmanızı neye bağlıyorsunuz?’ diye soranlara, ‘yoğurt ve ekmek’ diye cevap verirmiş..

    havalarinsesi.com/attachment/2658/ zaro aÄa hayatı ile ilgili görsel sonucu havalarinsesi.com/attachment/2659/zaro aÄa hayatı ile ilgili görsel sonucuzaro aÄa hayatı ile ilgili görsel sonucuhavalarinsesi.com/attachment/2660/