Ülkemizde Bölgesel ve Yöresel Olarak Kullanılan Diller,Lehçeler,Şiveler, Yöresel Ağızlar ve Tarihi Gelişimi

  • Whisper abi mesela şu dizelerde "kötü" manası var.

    Dilerim yavuz nazarlardan emin etsin ilâh

    Kaddine eğri bakanın kâmeti olsun kûtâh

    (Âşık Ömer)

  • geceye yeni bir bilgi :

    +an/+en eki, çok eski devirlerde kullanılan bir çokluk ekidir. Eklendiği kelimeye +lar çokluk anlamını verir.Günümüzde bu ek isimden isim yapan kalıplaşmış bir ek halini almıştır.

    Örneğin;

    Er kelimesine gelen ekle birlikte kelime» er+en: erler manasına gelir.

    Ogul+an: oğullar. Vb.

  • günümüzde kullandığımız Ulus kelimesinin ilk hali Ulaş tır. Ulaş kelimesinin başındaki U sesi a sesini kendisine benzeterek kelimeyi uluş haline getirmiştir. Kelime Moğolcaya ulus halinde aktarılmıştır. Sonrasında kelime Ulus şekliyle, Moğolcadan Türkçeye geri aktarılmıştır. Moğalcadan türkçeye gerçekleşmiş bu geri aktarma olayına "Geri ödünçlenme olayı" adı verilir. Buna göre ulus kelimesi, zaman içinde şu şekillerde değişime uğramış olur:

    Ulaş > Uluş > (moğolca)Ulus > (T.Trk.)Ulus

                            GERİ ÖDÜNÇLENME OLAYI

    • Resmi Gönderi

    günümüzde kullandığımız Ulus kelimesinin ilk hali Ulaş tır. Ulaş kelimesinin başındaki U sesi a sesini kendisine benzeterek kelimeyi uluş haline getirmiştir. Kelime Moğolcaya ulus halinde aktarılmıştır. Sonrasında kelime Ulus şekliyle, Moğolcadan Türkçeye geri aktarılmıştır. Moğalcadan türkçeye gerçekleşmiş bu geri aktarma olayına "Geri ödünçlenme olayı" adı verilir. Buna göre ulus kelimesi, zaman içinde şu şekillerde değişime uğramış olur:

    Ulaş > Uluş > (moğolca)Ulus > (T.Trk.)Ulus

                            GERİ ÖDÜNÇLENME OLAYI

    Geri ödüncleme olayı ..Bizden de acaba alınan kelimeler varmıdır kkkirem ?

  • Geri ödüncleme olayı ..Bizden de acaba alınan kelimeler varmıdır kkkirem ?

    araştırıyorum. ki bana kalırsa, illa ki bizden de başka dillere aktarım olmuştur. Dilin tarihi gelişimine baktığımızda,zamanla oluşan lehçeler,şiveler çeşitli sebepler sonucuyla birbirlerinden bazı kuralları değiş tokuş ederek gelişiyorlar. Yani iki şive arasında bazen birbirinden çok az bazen de çok fazla ayrılıklar barındırıyor.

    Ayrıca iki şive vb. arasındaki değişimlerde, şivenin kullanıldığı dönemdeki tarihi gelişmeler(savaşlar, göçler vb.) ya da o şivelerin bulunduğu coğrafi bölgede kullanılan ortak(geçerli) yazı dilinin kuralları da şivedeki kuralların bazılarına doğrudan ya da dolaylı olarak tesir etmiştir.

  • Yukarıdaki verdiğim bilgiye örnek teşkil etmesi açısından, tarihi türk şivelerimizden olan Kıpçaklar ve Kıpçak Türkçesi hakkında yaptığım bir araştırmayı da paylaşarak,bilginin pekişmesini sağlayalım. :)

    KIPÇAKÇA'NIN TARİHİ GELİŞİMİ

    Öncelikle kıpçak adını ilk yazılı kaynaklarımızdan beri görebiliriz. İlk olarak Bayan Çor Yazıtı'nda (750) "Türk kıpçak elig yıl olurmuş." ifadesinde geçmektedir.Yazıtlardan sonra Divan-u Lügatit Türk'de de kıpçak adı mevcuttur.Tarihi olarak baktığımız zaman, kıpçaklar Köktürklerin bir parçası ve Oğuzlar'dan sonra en çok adından söz edilen boydur. Avrasya bozkırlarında bulunmuşlardır. Bunun yanısıra kıpçak ismini tarihi kaynaklarda KUMAN/KIPÇAK/KUN/POLOVETSİ GİBİ farklı isimlerde de anılmıştır.Bu terimlerin ortak noktası,"solgun,sarı"sarımsı" anlamlarına gelmesidir.Çünkü kıpçaklar sarı tenlidir.

    KUMAN= Avrupa-Latin kökenli bir adlandırmadır.Daha önce avrupaya gelen bir kavmin adına denilmiştir.Sonra bu bölgeye gelen kıpçaklarla bu kavim karıştırılmıştır.

    KIPÇAK= Bu adlandırma, müslüman kaynaklarda geçmektedir.

    KUN= Macarların kıpçaklara verdiği bir adlandırmadır.

    POLOVETSİ= Rusların kıpçaklara verdiği bir adlandırmadır.


    Kıpçakların varlıklarını yoğun olarak gösterdikleri iki saha vardır. Bunlardan birincisi "Harezm" sahasıdır.Harezm,bugün itibariyle türkmenistanın bulunduğu doğu bölgesine tekabül eder. Bu bölge,11. ve 12. yüzyıllarda Oğuzlar ve Kıpçaklar tarafından türkleştirilmiş bir bölgedir.Daha sonra Harezm bölgesi,Altın-Orda Devleti'ne bağlanmıştır.Bu bağlanma, bölgede kültürel bir hareketlenmeye sebep olmuştur.O dönemde bölgede hakim olan Harezm Türkçesi, standart edebi bir yazı dili olarak kabul görmektedir.Ve kıpçakların bu dönemde kendilerine has ağız özelliklerine ait bir yazı dili oluşmamıştır.Kıpçakların ağız özelliklerinin yazı diline yansıması söz konusu olmuştur.Ve bu düşünceyi destekleyen bir kaç metin dışında, kıpçaklara ait olan bu dönemin yazılı eserlerinde Harezm Türkçesinin genel dil özellikleri aynen görülmüştür.Bu coğrafyada verilen yazılı eserler iki ayrı grupta incelenir:

    1- latin harfli metinler (codex cumanicus vb.) >>> Altın-Orda sahası

    2- Ermeni harfli metinler >>>> ermeni harfli kıpçak metinler

    Kıpçakların varlıklarını gösterdikleri bir diğer saha da "Memlük Devleti"nin bulunduğu sahadır.Bu günkü Mısır coğrafyasına tekabül etmektedir.Moğol akımları sebebiyle kıpçaklar,bu coğrafyaya KÖLEMEN adı verilen paralı asker olarak göç etmişlerdir.Özellikle Eyyubi döneminde Memlük sahasında bu coğrafyada kölemenlik sistemi yaygındır.Daha sonraları bu sahada nüfusları ve etkileri artan kıpçaklar,egemenliği ele geçirmişlerdir.Bu dönemde,bu coğrafyada verilen eserler 13.-15. yüzyıllar arasında verilmiştir. Buradaki eserlerin yazılış amacı, bölgedeki araplara türkçeyi öğretmektir.Bu yüzden eserlerin çoğunluğunu sözlük ve gramer kitapları oluşturur.Edebi amaçla yazılan metinlerin sayısı çok azdır.Bu sebeplerden ötürü kıpçak türkçesi dönemi eserleri iki ayrı grupta incelenir:

    1-Karadeniz'in kuzeyinde Verilen eserler.

    2-Memlük Sahasında verilen eserler. >>>> Memlük Kıpçakçası

    Ve son olarak baktığımızda,Kıpçakların karadenizin kuzeyinde, bu kadar geniş sahalarda varlık göstermelerine rağmen güçlü bir siyasi irade gösterememiş olmalarının nedeni,Moğol aklımlarıdır.


    Yani bu bilgilerden elde edilebilecek sonuç şudur:

    Bir şivenin gelişiminde ya da değişiminde etkili olan sebeplerin birincisi, Savaşlar,göçler vb. nin sebep olduğu tarihi olaylar, ikincisi de kavmin bulunduğu coğrafi bölgedeki ve bulunduğu dönemdeki ortak kullanılan yazı dilinin kurallarının doğrudan ya da dolaylı şekillerde şivenin ağız özelliklerine etki etmesidir.

    • Resmi Gönderi

    Elektrik yok,radyo yok,TV yok ve yok yok yok..Masal ise bizim dünyamızda bambaşka bir yerdeydi.

    Şimdi anlatan da yok,olsa da dinleyen yok.

    Köyümüze ait bir masal girişi yada tekerlemesi diyelim..

    Develer tellal iken, pireler berber iken, sinek de pehlivan iken...
    Anam, babamın bezlerini yıkamaya gitti.
    Geldi, Babamı sancağa yatırdı...
    İpini bana verdi 'Aman oğlum, güzelce salla, sakın Babanı düşürme' diye gat gat tenbih etti.
    Sallarken Babamı düşürdüm.
    Babam ağlamaya başladı.
    Onun sesine gelen Anam 'Neye düşürdün' diye beni dövdü.
    Anamdan korkup kaçtım,
    Tetiği yok, kundağı kırık tabancamı belime soktum,
    Ağzı yok, sapı kırık bıçağı da elime aldım; kaçtım, gittim.
    Anam dul, Babam çocuk... Evde işler görülecek...
    Yine de kaçıyorum...
    Yolda biri dek geldi, anası kovalamış, ondan kaçıyormuş...
    Arkadaş olalım. Gel sen de bendensin. Adın ne, 'Miskin' dedi.
    Az ileride biri daha dek geldi. Adın ne, 'Kirişkin'... Ne oldu, 'Dayım dövdü, ondan kaçtım.'
    Gidiyoruz, az ileride bir daha geldi 'Terlioğlu Miskin'...
    Dört kişi olduk, karnımız acıktı, avlanacağız.
    Önümden bir tavşan kalktı. Tetiği yok, kundağı kırık tabancamı bir çektim...
    Bitmedik çalının yanında doğmadık tavşanın ayakları göğe geliverdi...
    Ağzı yok, sapı kırık bıçağımla kestim.
    Terlioğlu Miskin odun taşıdı, ama dığanımız yok...
    Bir yerde köpek ürüyor, bir yerde ışık yanıyor...
    Işık yanan yere gittik...
    Ünnedik; Ahlaklı, Terbiyeli, Namuslu üç kadın çıktı. Cıblak mıblak, donu tumanı yok...
    'Tavşan vurduk, pişirmeye dığan lazım' dedik...
    Altı yok, böğrü delik bir dığan verdiler.
    Tavşanı ağzı yok sapı kırık bıçakla doğrayıp altı yok böğrü delik dığana koyduk.
    O pişerken biz yanında uyuyakalmışız...
    Bu sırada tavşan dığanı kuyruğuna takmış, kaçıp gitmiş...
    Aradık taradık bulamadık.
    Yola düştük giderken bir pazara uğrayıp karpuz aldık.
    Terlioğlu Miskin, ağzı yok sapı kırık bıçağı bir salladı; bıçak karpuzun içine düştü...
    Miskin indi bulamadı, Kirişkin indi bulamadı...
    Elimi kolumu sığadım ben de inecektim...
    Bir adam geldi 'Ne yapıyonuz' dedi, 'Bıçağı düşürdük onu arıyoz' dedik.
    'Ohoo! Ben yedi senedir deveyi düşürdüm de bulamadım' dedi...
    Atıverdik karpuzu, yine tavşanı arayacaktık...
    Bir de baktık, adam potuğa binmiş deveyi de kucağına almış geliyor...
    Evdeki işler aklıma geldi...
    Anam dul, Babam çocuk, ekinler biçilecek...
    Anamdan habersiz bir tırpan alalım da ekinleri biçelim dedik.
    Ağzı küt, elciği kırık, sapı yok bir tırpan bulduk...
    Yaylayolundaki tarlaya vardık...
    Alıç azadında bir aslan var...
    Terlioğlu Miskin; ağzı küt, elciği kırık, sapı yok tırpanı bir attı, aslana sapladı...
    Uğreşivedik, uğreşivedik çıkaramadık...
    Sağa baktık alan, sola baktık alan...
    Benim söylediklerim hep yalan...

    Alıntı: Eğreti köy bloğundan


    • Resmi Gönderi

    Şimdiki. Eski Türkçe

    Açık . Aleni.

    Açık. Bariz

    Açık. Aşikar

    Açık. Ayan.

    Açık. Bedihi

    Açık. Vazıh

    Açık. Sarih

    Açık. Müstehçen

    Açık. Münhal

    Açık. Üryan

    Açık. Mübin

    • Resmi Gönderi

    Adana da anarya gel demek araba kullanırken geri geri gelmek demek

    İlk defa duydum Sedat..

    Bir soru atayım bende madem dil ile gideriz..

    Türkçe buraya" hiç bir şey "kim yazabilir?

    • Resmi Gönderi

    İlk defa duydum Sedat..

    Bir soru atayım bende madem dil ile gideriz..

    Türkçe buraya" hiç bir şey "kim yazabilir?

    Yada Türkçe buraya "hiç bir şey"yazamazsiniz da desek olur:)

    • Resmi Gönderi

    Kimse yazamaz sistem boş mesajı kabul etmiyor 😂

    Yok yav soru yazmakla alakalı ama yazılmıyor işte Türkçe olarak..Mesele o, Kelime oyunu değil abim