kkkirem tarafından yazılan gönderiler

    Yukarıdaki verdiğim bilgiye örnek teşkil etmesi açısından, tarihi türk şivelerimizden olan Kıpçaklar ve Kıpçak Türkçesi hakkında yaptığım bir araştırmayı da paylaşarak,bilginin pekişmesini sağlayalım. :)

    KIPÇAKÇA'NIN TARİHİ GELİŞİMİ

    Öncelikle kıpçak adını ilk yazılı kaynaklarımızdan beri görebiliriz. İlk olarak Bayan Çor Yazıtı'nda (750) "Türk kıpçak elig yıl olurmuş." ifadesinde geçmektedir.Yazıtlardan sonra Divan-u Lügatit Türk'de de kıpçak adı mevcuttur.Tarihi olarak baktığımız zaman, kıpçaklar Köktürklerin bir parçası ve Oğuzlar'dan sonra en çok adından söz edilen boydur. Avrasya bozkırlarında bulunmuşlardır. Bunun yanısıra kıpçak ismini tarihi kaynaklarda KUMAN/KIPÇAK/KUN/POLOVETSİ GİBİ farklı isimlerde de anılmıştır.Bu terimlerin ortak noktası,"solgun,sarı"sarımsı" anlamlarına gelmesidir.Çünkü kıpçaklar sarı tenlidir.

    KUMAN= Avrupa-Latin kökenli bir adlandırmadır.Daha önce avrupaya gelen bir kavmin adına denilmiştir.Sonra bu bölgeye gelen kıpçaklarla bu kavim karıştırılmıştır.

    KIPÇAK= Bu adlandırma, müslüman kaynaklarda geçmektedir.

    KUN= Macarların kıpçaklara verdiği bir adlandırmadır.

    POLOVETSİ= Rusların kıpçaklara verdiği bir adlandırmadır.





    Kıpçakların varlıklarını yoğun olarak gösterdikleri iki saha vardır. Bunlardan birincisi "Harezm" sahasıdır.Harezm,bugün itibariyle türkmenistanın bulunduğu doğu bölgesine tekabül eder. Bu bölge,11. ve 12. yüzyıllarda Oğuzlar ve Kıpçaklar tarafından türkleştirilmiş bir bölgedir.Daha sonra Harezm bölgesi,Altın-Orda Devleti'ne bağlanmıştır.Bu bağlanma, bölgede kültürel bir hareketlenmeye sebep olmuştur.O dönemde bölgede hakim olan Harezm Türkçesi, standart edebi bir yazı dili olarak kabul görmektedir.Ve kıpçakların bu dönemde kendilerine has ağız özelliklerine ait bir yazı dili oluşmamıştır.Kıpçakların ağız özelliklerinin yazı diline yansıması söz konusu olmuştur.Ve bu düşünceyi destekleyen bir kaç metin dışında, kıpçaklara ait olan bu dönemin yazılı eserlerinde Harezm Türkçesinin genel dil özellikleri aynen görülmüştür.Bu coğrafyada verilen yazılı eserler iki ayrı grupta incelenir:

    1- latin harfli metinler (codex cumanicus vb.) >>> Altın-Orda sahası

    2- Ermeni harfli metinler >>>> ermeni harfli kıpçak metinler


    Kıpçakların varlıklarını gösterdikleri bir diğer saha da "Memlük Devleti"nin bulunduğu sahadır.Bu günkü Mısır coğrafyasına tekabül etmektedir.Moğol akımları sebebiyle kıpçaklar,bu coğrafyaya KÖLEMEN adı verilen paralı asker olarak göç etmişlerdir.Özellikle Eyyubi döneminde Memlük sahasında bu coğrafyada kölemenlik sistemi yaygındır.Daha sonraları bu sahada nüfusları ve etkileri artan kıpçaklar,egemenliği ele geçirmişlerdir.Bu dönemde,bu coğrafyada verilen eserler 13.-15. yüzyıllar arasında verilmiştir. Buradaki eserlerin yazılış amacı, bölgedeki araplara türkçeyi öğretmektir.Bu yüzden eserlerin çoğunluğunu sözlük ve gramer kitapları oluşturur.Edebi amaçla yazılan metinlerin sayısı çok azdır.Bu sebeplerden ötürü kıpçak türkçesi dönemi eserleri iki ayrı grupta incelenir:

    1-Karadeniz'in kuzeyinde Verilen eserler.

    2-Memlük Sahasında verilen eserler. >>>> Memlük Kıpçakçası


    Ve son olarak baktığımızda,Kıpçakların karadenizin kuzeyinde, bu kadar geniş sahalarda varlık göstermelerine rağmen güçlü bir siyasi irade gösterememiş olmalarının nedeni,Moğol aklımlarıdır.



    Yani bu bilgilerden elde edilebilecek sonuç şudur:

    Bir şivenin gelişiminde ya da değişiminde etkili olan sebeplerin birincisi, Savaşlar,göçler vb. nin sebep olduğu tarihi olaylar, ikincisi de kavmin bulunduğu coğrafi bölgedeki ve bulunduğu dönemdeki ortak kullanılan yazı dilinin kurallarının doğrudan ya da dolaylı şekillerde şivenin ağız özelliklerine etki etmesidir.

    Geri ödüncleme olayı ..Bizden de acaba alınan kelimeler varmıdır kkkirem ?

    araştırıyorum. ki bana kalırsa, illa ki bizden de başka dillere aktarım olmuştur. Dilin tarihi gelişimine baktığımızda,zamanla oluşan lehçeler,şiveler çeşitli sebepler sonucuyla birbirlerinden bazı kuralları değiş tokuş ederek gelişiyorlar. Yani iki şive arasında bazen birbirinden çok az bazen de çok fazla ayrılıklar barındırıyor.

    Ayrıca iki şive vb. arasındaki değişimlerde, şivenin kullanıldığı dönemdeki tarihi gelişmeler(savaşlar, göçler vb.) ya da o şivelerin bulunduğu coğrafi bölgede kullanılan ortak(geçerli) yazı dilinin kuralları da şivedeki kuralların bazılarına doğrudan ya da dolaylı olarak tesir etmiştir.

    günümüzde kullandığımız Ulus kelimesinin ilk hali Ulaş tır. Ulaş kelimesinin başındaki U sesi a sesini kendisine benzeterek kelimeyi uluş haline getirmiştir. Kelime Moğolcaya ulus halinde aktarılmıştır. Sonrasında kelime Ulus şekliyle, Moğolcadan Türkçeye geri aktarılmıştır. Moğalcadan türkçeye gerçekleşmiş bu geri aktarma olayına "Geri ödünçlenme olayı" adı verilir. Buna göre ulus kelimesi, zaman içinde şu şekillerde değişime uğramış olur:


    Ulaş > Uluş > (moğolca)Ulus > (T.Trk.)Ulus

                            GERİ ÖDÜNÇLENME OLAYI